Siz yaşınızı yaşadınız mı?(4)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

                             

Sümüklerimi kollarıma sildim diye öldürüldüm

  Birkaç ay geçti geçmedi. Ben ölüp ölüp de ölmemeye başlayınca babam ümitlendi. Tuttu beni okula yazdırdı. “Alfabeyi öğren, yeter!”dedi. Sevindim. Hem korktum hem sevindim. Öğretmen bana alfabe öğretecekti.” Babama benziyorsa iyidir.” diye düşündüm Çocukluk işte. Okul açıldı ve gittim. Karar kara, şişko şişko bir adamdı. Babamdan çok dedeme benziyordu. Daha ilk gündü ve ilk sopamı yedim. Sümüklerimi koluma sildim diye beni öldürdü, iki dişim kırıldı, dudağım patladı. Epeyce öldüm ama başka öğretmen olmadığı için aynı adama gittim. Dövüldüm, sövüldüm, sık sık ölüp dirildim ve alfabeyi öğrendim. Bu öğretmen büyüktü, çok büyüktü, iğrençti. Çok büyük olduğu için köye sığmadı. Sonradan öğrendim, onu şehir okullarından birine müdür yapmışlar. Onu bir daha görmedim, görmek istemedim çünkü katil olmaya vaktim yoktu. Dinine imanına bağlı, muhafazakar, kindar ve kibirli bir müsteşar olduğundan eminim.

                                                     ***

Utanmazlığın bu kadar da fazla. Dişlerimi kıran öğretmen, “Bu ölmüş, ölmediyse bile biraz sonra ölecek.” diyerek şehir kulübüne kumar oynamaya giden doktor ve onun gibiler altmış beş yaşında, altmış beş bin yaşında olabilirler ama ben olamam. Neden olamayacağımı daha kaç kez söyleyeceğim. Merhametsiz gerzekler! Peki, bu duruma ne diyeceksiniz?

 Kürenin alanını ve hacmini bilemediğim için öldürüldüm

Bir hafta önceydi, ilkokul dördüncü sınıftaydım. Yeni bir öğretmenle tanıştım. Korku gibi, it gibi puşt gibi bir adamdı. Asla gülmeyen, çocuklardan nefret eden abuk sabuk ve kesinlikle hasta bir adamdı. Matematik dersiydi, tahtaya kaldırdı. Dikdörtgenin alanını hacmini, koninin alanını hacmini, silindirin alanını hacmin, dairenin alanını hacmini sordu, bildim.

Karnım açtı, önlüğüm yamalı, pantolonum yamalı, yüreğim yamalıydı. Bunlara hiç bakmadı, bunları hiç görmedi tuttu kürenin alanını ve hacmini sordu. Vay sen misin bilemeyen? Tüm kızgınlıklarını, tüm ezikliklerini, tüm hırsını benden çıkardı. Minicik ellerimle yüzümü kapatarak saklanmaya çalıştım, adam beni öldürdükçe hırslandı, dirildikçe deliye döndü. İki dişimi de o zaman yitirdim. Vücudum yara bere içinde kaldı, kafam şişti. Anacığım şişen yerlere hamur bastırdı. Uzun süre öldüm.

   Rahmetli babacığım, evlat sevgisinden mi yoksa başka nedenlerle mi bilemiyorum, bu öğretmen bozuntusunu mahkemeye verdi. Köylülerin çoğu –en başta da akrabalarımız- öğretmenden yana tanıklık yaptılar. O zaman da öldük, babam daha çok öldü, ben henüz dirilmemiştim ama ölüyken öldüm. Kaybederek girdiğimiz mahkemeden kaybederek çıktık. Yargıç adamakıllı büyüdü, yaşlıydı zaten adamakıllı yaşlandı, kıllıydı adamakıllı kıllandı, yemişti adamakıllı yedi ama ölmedi. Biz babamla mahkemeden çıkarken birlikte öldük, çok öldük. Köylüler hele hiç ölmedi, akrabalar da ölmedi. Sonradan duyduk. Öğretmen onların çocuklarını sınıfta bırakmama sözü vermiş. Koca kafalılar, patlak gözlüler, hatta hiç kafası olmayanlar sınıflarını geçtiler, ben sınıfta kaldım. Çok kez öldüm, babam da öldü ama sonunda iş başa düştü ve mecburen dirildik.

                                                       ***

Eğer ben altmış beş yaşındaysam siz altmış beş bin yaşındasın demektir. Sizin gibi sorumsuz, kurnaz, çakal, vurdumduymaz, dalkavuk, sinsi biri olsaydım belki takvim yaşımla yaşadığım yaş arasında bu kadar fark olmazdı.

                

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Siz yaşınızı yaşadınız mı?(4)
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.