1953 Yılının Hazan Mevsimi Ve Adeta Hüzün Kokan Bir Tatil Günü. Subaşı Köyü Çamlığının Kaçakçı Çeşmesi Mevkiinde Öğle Yemeği İçin Toplanılmış.
Fotoğrafta sırasıyla:
1- Fotoğrafçı Hasan Baba (Karahan), 2- DSİ Şoförü Kara Süleyman, 3- Kuşçu Mustafa, 4- Kalaycı Turan Dıngıl, 5- Fehmi Karahan (Hasan Baba’nın kardeşi), 6- Akücü Arap Hüseyin (Turhanlı), 7- Terzi Hakkı Mete, 8- Şındak İsmail, 9- Fuat Ceylan. (Fotoğraf kaynağı: Merhum Arap Hüseyin eşi Semiha Turhanlı
Eski marangoz ustalarından Uluköylü Rıza Usta’nın kayınbiraderi, çırağı, kalfası hatta en büyük evladı merhum Fuat Ceylan ile 2003 yılında yaptığımız bir söyleşide kısa da olsa geçmişi şöyle bir harmanlamıştık.
Hep kullanılmış güzel günlerin egemen olduğu bu sohbeti buraya da taşıyalım istedim.
Avcılar Kulübü 1955 yılında Hasan Tahsinlerin Osman Nuri Us başkanlığında ilk kez kurulmuş. Yönetim kurulu da Kumaşların Ethem Özeç, Edip Karabacak, Terzi Hakkı Mete, Değirmenci Ali Osman Yılmaz, İsmail Lapacı ve Fuat Ceylan’dan oluşmuş. Kulübün yeri Şalvarlı Çıkmazı’ndaki 12 No.lu dükkân
Burası daha sonra Aşçı Amca’nın lokantası olmuştu. Lokali ilk olarak Arnavut Halis, ondan sonra da Şındak İsmail çalıştırıyor.
Kulüp daha sonra Kütüphane Sokak’ta köşe başında yerini almış. Şimdilerde Arap İbrahim’in kahvesi olan yer. Kulüp 1960 yılına kadar çalışmalarını burada sürdürmüş.
Kulüp Başkanları Da Sırasıyla Şöyle: Hakkı Mete, Nüfus Memuru Mehmet Erenoğlu ve Eski Belediye Başkanlarından Vedat Şemaki.
1960’da ihtilalle beraber münfesih duruma düşen kulüp bu kez 1970 yılında tekrar kurulmuş. Saraçoğlu Çıkmazı’nda bulunan yeni oluşum Yağhaneci Ali Olgun başkanlığında, şu adlardan oluşmuş: Ziraat Bankası Muhasebecisi Hamdi Akçil, Diş Hekimi Abdullah Akalın, Necmi Manaş, Ufuk Erdemli ve İsmail Lapacı. Burada iki yıl kalan kulüp daha sonra İstiklal Caddesi’nde Hakkı Üzüm’ün yerine geçiyor. 1976 yılında Vedat Şemaki’nin belediye başkanlığı döneminde alelacele inşa edilen Yeni Hal blokları üstündeki şimdiki yerine taşınıyor.
Fuat Ceylan bu sayfada yer alan fotoğrafla ilgili anısını da şöyle dile getiriyor:
“Öğle yemeği için Kaçakçı Çeşmesi’nde toplanmıştık. Terzi Hakkı’da torbasından çıkardığı kangal sucuğu herkese pay edercesine bir yandan kesiyor, kestiğini arkadaşlarına da eli ile atıyordu. Sıra Kalaycı Turan’a geldiğinde Şındak İsmail’in köpeği Tarzan sucuğu havada kaptı. Bunu gören Turan’ın, bir eliyle köpeği boğazlaması ve diğer elini köpeğin boğazına sokması bir oldu.
Turan: ‘Vay anasını be! Elimi ta midesine kadar soktum, sucuğu ondan aldım’ demesin mi? O sucuk parçasını silip ateşte kızarttıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yemesini unutamam.”
Ben de bu hikâyeyi Turan’ın kendisinde dinlemiş ve gülmekten gözlerim yaşlarla dolmuştu. Fakat kendisinin olayı gülmeden ve farklı bir yorumla anlatması, onun doyulmaz muhabbetlerinin uzantısı oluyordu.
Ve Fuat Ceylan şöyle sürdürüyordu anılarını:
“Kulüp kurulduktan sonra üye kayıtları da hızla artıyordu. Hafta sonları genellikle Söğüt’ün İnhisar nahiyesine keklik avına gitmeyi alışkanlık haline getirmiştik. Giderken Kara Mehmet’in Leyland otobüsü kiralanır; şoför Ebazer, muavini de Kara Mehmet’in kardeşi Hoca İsmail olurdu. Grubun en renkli insanı hiç şüphesiz Motor Ahmet idi. Hepimiz onu kızdırmak için elimizden geleni yapardık. O da çok şaka kaldırır fazla aldırış etmezdi. Motor’un en büyük meziyeti çantası idi. O evini ihmal ederdi ama çantasını asla! Çantanın içinde ispirto ocağı dahil yok yoktu. Gezmeyi pek sevmez, av mahallinde en yüksek ve çeşmeli bir yeri seçerdi. Ağızlığa taktığı cıgarasıyla, kadehi elde olurdu. Tabii hepimizden çok avı o yapardı. Bu sadece Motor Ahmet’in üslubu idi. Gecelik kalınacağı zaman arazide Vedat, Motor ve ben üçümüz olurduk. Gülmekten sabaha kadar uyuyamaz, diğerlerini de uyutmazdık. Çok kurnaz ve yorulmaz bir arkadaşımızdı. Allah rahmet eylesin cümlesine…”
Avcılar Kulübü’nün Şalvarlı Sokak’taki yerinde mini bir hayvanat bahçesi olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Hatta burada Şındak İsmail zamanında çıraklık da yaptım.
Hayvanat bahçesinde tilki, şahin, maymun, tavuskuşu, yılan, yaban güvercinleri, cin horozu ve tavuğu bulunurdu. Yılanı Dişçi Mustafa Özdemir, Tavuskuşunu da Meseniz Çiftliği sahibi Rıza Biçen vermişti.
Mini hayvanat bahçesi halkın çok ilgisini çekmişti. Çocukların bıkmadan seyrettikleri bir eğlence mekânı olmuştu. Tilki ile cin horozu ve tavukların dostlukları görülmeye değerdi. Hep bir arada yaşıyorlardı. Yalnız bir sabah ne tilki, ne de cin tavuklarından eser kalmamıştı. Bir tek delil geride kalan tüyleri idi. Kurnazlığını gösteren tilki, burada da kendini kanıtlamış, kaçacağını sağlama alıp, o gece 6 ay barındığı bahçedeki dostlarını yiyerek firar etmişti.