“Demirciler Demir Döver Tunç Olur”

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

tyc

Hayatımızın her alanında kullanılan demir ve çelik parçaları, duvar örmeli, deri körüklü ateş ocaklarında; ceviz büyüklüğündeki taş kömürleriyle kızdırılırdı.

Kütük veya benzeri ağır bir kaideye sabitlenen, köşeli, yuvarlak boynuzlu, yığma tabanlı, oldukça ağır olan örsün üzerinde de şekillendirilirdi.

Ustanın kıskaçla tutup çekiciyle işaret ettiği noktaya, kalfa veya çırağın istenilen güçte balyozunu vurması ile şekillenirdi.

Ham parçanın; el emeği, göz nuru, alın teri ile mamûl hale gelmesine ve getirilmesine sıcak demircilik adı veriliyor. (Pulluk, tarım aletleri ve araba imali).

Talaşlı veya talaşsız demir ve benzeri metal parçalarını ısıtmaksızın kullanılır hale getirmeye de soğuk demircilik adı veriliyor. (Demir kapı, demir parmaklık, demir çatı ve benzerlerinin imali).

s.141

Emin Sıkılar Ustanın 1940’lı yıllarda ürettiği çift koşumlu Tatar arabasının boya öncesi durumunu belgeleyen bir görüntü.

Soldan itibaren: Çırak: Gırgırların Arap Şükrü, Ulucami Mahallesi Muhtarlarından Pirolların Ahmet Öz, Kalfa: Arap Ali, Keresteci Mustafa Yurttaş (Laz Mustafa), Güven Ateş Römorklarının sahibi Osman Ateş, Kalfa: Köse Kemal’in kardeşi Kâzım Aydemir, yanındaki çocuk tanınamadı, Kalfa: Ahmet Zeytin (Teke).

Oturan ise Bozacıların Ali Bakan. (Bozacı Kel Sadık’ın ağabeyine benzetildi ama emin değiliz).

 

Çocukluğumuzun geçtiği 1950’li yıllarda, okul tatil olduktan sonra öğrenciler genelde bir esnaf ve sanatkârın yanına çırak olarak verilirdi.

İşsiz, boş gezenlere de hoş bakılmazdı. Hayat okulu dediğim(Berber, terzi, kahveci, aşçı, manifaturacı, kavaf, saraç, kunduracı, sobacı, demirci, arabacı, boyacı, tamirci, marangoz, camcı, helvacı, bakkal, elektrikçi v.s.) mesleklerde çıraklık yapmadan, okuyup ekmeğini özel veya resmi kurumlarda kazananlar enderdi.

Bende mahalle komşumuz ve de aile dostumuz enişte diye hitap ettiğim Niyazi Demiryürek’in yanında bu hayat okuluna ilk kez merhaba demiştim.

s.142

 

Soldan itibaren: Demirci Fehim Manaş, otobüs işletmecisi Kara Mehmet (Sorgut), Arabacı Fehim Yorgancı ve otobüsçü Hapçıların İsmail.

Fotoğraf 1952 yılında eski sinema önünde çekilmiş. (Fotoğraf kaynağı: Hapçıların her iki Necdet Parlar’)

Ulucami civarında Tenekeci Mehmet Kahya’nın yanından, eski itfaiye binasına kadar olan boş alanda Niyazi Usta, Emin Sıkılar ve Osman Ateş’in dükkânları yan yana idi. Yan karşıda da Hüseyin Beysel, elektronik tamircisi Mustafa Uçak’ın olduğu yerde de Aktümbeklerin Mustafa vardı.

Ustaların Ustası Necip Usta (Çevik), Fehim Yorgancı, Hasan ve Mehmet Bıçak Cumhuriyet Caddesi’nde, Pirlepeli Mehmet Teker, İtimat Süt’ün satış mağazasının bulunduğu yerdeydi. Fevzi Usta Santral Park’ın arkasında, Yağcı Mustafa, İlyas Geyik, Seyit Ali Demircioğlu şimdiki hal civarında, Ali Çumcum Ali Can Caddesi’nde ve Süleyman Süer’in de Bilecik Caddesi’nde dükkânları bulunuyordu.

Bu işyerlerinde her türlü pulluk, tarım aletleri ve zamanın nakliye araçları olan, aynı zamanda gelin arabası ve ulaşım aracı olarak da kullanılan yaylı ve Tatar arabaları üretiliyordu.

Dükkânımız, yüksek çatılı olup, tavan döşemesi yoktu. Kerpiç, ahşap yapılı, önler tahta kepenk ve ağaçtan, iki geniş kanatlı kapısı bulunurdu. Haftada bir imal edilen at veya manda, öküz koşumlu Tatar arabası (dingil yastıkları ağaç olan) yaylı araba (dingil yastıkları makas olurdu) tek atlı, çift atlı, üstü kapalı, içi ve dışı süslü, aynalı arabalar dükkân kapılarından rahatça girip çıkarlardı.

Boyaya gönderilmeden önce yapımı tamamlanan araba ile sipariş sahibinin atları koşularak, ustanın refakatinde diğer çalışanlarla birlikte ana cadde de tur atılırdı.

Boya işlemlerini Boyacı Ömer Demirel ve kardeşleri Hasan ile Mehmet Demirel yaparlardı. Bazıları ise İnegöl’de boyatmayı tercih ederdi.

 

Her cumartesi günü saat 15.00’den sonra işler paydos edilir, dükkânın zemini çamur oluncaya kadar ıslatılırdı.

Haftalıklarımız salı günü verilirdi. Haftalığımız da on kuruştu. Ustamın küçük oğlu Bingöl Ağbi, körük çekmesini öğretmişti. Körüğü kullanmak benim için büyük bir keyifti. Büyük oğlu İbrahim (Çavuş) abi kalfamızdı.

Hepsi örsün başında çalıştıklarından mutfak önlüğü gibi deriden yapılmış önlükler, kızgın demire vurulan çekiç ve tokmak darbeleriyle oluşan kıvılcımlardan korunmak için kullanılırdı.

Her türlü işlemler emek gücüyle yapılırdı. El matkabı, büyük ve küçük el makasları, kalıplar, delmek, kesmek ve yarmak için kullanılan muhtelif çekiçler, ağaç mengene, el ile yapılan somun, paftaların yardımıyla olurdu. Ağaç işleriyle ilgili her türlü gereçler ağaç bölümünde bulunurdu. Bunların hepsi sıcak demircilikte ve araba imalatında kullanılan zorunlu alet ve edevattı.

Arabaların ağaç aksamlarını Laz Hüseyin ve oğlu Mustafa Yurttaş (Sinirli Ahmet’in kayınpederi) yapardı. Örneğin at koşumu bir arabanın yapımında kullanılan ağaç aksamları; ok, söğen, kanat, kapak, dingil yastıkları ve tekerde oluşurdu. Bir ağaç tekerlek ise başlık içinde demir poyrası, 12 parmak, 6 espit bu tekerleği çevreleyen şına denilen demirden meydana gelirdi.

Poyranın toz almaması için arabanın en önemli parçaları ise değişik tonlarda ses çıkan çamparalarıydı. En iyi çamparayı Yağcı Mustafa ile Hüseyin Beysel yapardı. İlk pulluğu ise Necip Usta yapmıştır. Osman Ateş ilk traktör römorkunu, Süleyman Süer (Sülo) ise hidrolikli pulluğu yapıp ihraç etmiştir.

Dükkânı en düzenli olan, büyük bir zevk ile istendiğinde her şeyi yapabilen Yağcı Mustafa Usta’ydı.

Takım ve aletleri en fazla olan Pirlepeli Mehmet Ustaydı. Honda marka elektrik ve oksijen kaynağını getiren de o olmuştu. Kullanmasını bilemedikleri için bu makineleri ilk kullanıp (1948 yılında) dükkândaki çalışanlara öğreten Söylemişli Abdullah Şenyüz’dür (Prof.Dr. Doğan Şenyüz’ün babası). Bunu da o yıllar dükkânın kalfası olan amcaoğlu Kemal Yüce’den öğrenmiştim.

Yazımızda yer alan her iki fotoğrafta insanı nerelere götürmüyor ki?

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
“Demirciler Demir Döver Tunç Olur”
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.