Yenişehir Demirciler ve Madeni İşleri Odasıyla ilgili araştırmalarımızın bu son bölümünde yine eski ustalarımızı rahmetle anıyoruz. O günlerde onlara kalfalık ve çıraklık yapan, şimdi ise emekli olarak yaşamlarını sürdüren değerli büyüklerimizle buluşup o eski günleri birlikte yad ettik.
Yaşı nedeniyle mesleğini bırakıp emekli olan, iş yerini de oğlu Hakan Bal’a devreden Demirci Ustası Nazmi Bal’a (1932) uzun ömürler ve esenlikler dilerken, verdiği bilgiler içinde teşekkürlerimi sunarım. Oğlu Hakan Bal’ı da babasından devraldığı bu dükkânda tarihi değeri bulunan objeleri, hurda fiyatına satmayıp korumaya aldığı içinde kendisini gerçekten kutlarım.
Örneğin; altta görülen Osmanlıca yazılı pirinç döküm plaket, eski bir pulluğun okundan Hakan Bal tarafından çıkarılmıştır. Hem ok, hem de bu plaket koruma altında bulunmaktadır. Bu plaketin fotoğrafını, Araştırmacı Yazar İnegöl Fen Lisesi Tarih Öğretmeni Salih Erol’a gösterdiğimde, üzerinde (Yenişehir Pulluk İmalathanesi Pirlepeli Mehmet Usta) yazıyor demişti.
Bende bu koca ustanın oğlu Ali Teker (1929) ile temas kurarak babasıyla ilgili belge ve bilgileri sizlere sunmak istedim. İlçemizin en eski ustalarından biri olan Pirlepeli Mehmet Teker (1883-1956) Pirlepeli lakabını doğduğu yer olan Makedonya’nın Pirlepe (Desova diye de anılır) şehrinden almıştır.
Pirlepeli Mehmet Teker Usta
(1883 – 1956)
Oğlu Ali Teker (1929) ile Hıdırbali Mahallesi Hacı Hasan Sokakta bulunan ofisinde buluştuğumuzda babasıyla ilgili anılarını, gözleri buğulu bir halde, uzaklara dalarak şöyle anlatıyordu:
“Dedem Ali Efendi Pirlepe de demirci ustasıymış. Özellikle de fayton araba yaparmış. Babam bu ata mesleğini onun yanında iken öğrenmiş. 1897 yılında Makedonya’da Osmanlılarla Sırplar arasında huzursuzluklar başlayınca, dedem de tek oğlu olduğundan, onun başına her hangi bir şey gelmemesi için henüz 17 yaşında iken 1900 yılında trenle tek başına İstanbul’a akrabalarımızın yanına göndermiş. Babam İstanbul’da ki akrabalarımızı bulup onlarla tanışmış. Babama bir protez fabrikasında iş temin etmişler. Burada takma kol ve ayak yapmayı öğrenmiş. Her nedense İstanbul’da durmak istemeyince, buradan ayrılıp Bursa’daki akrabalarımızın yanına gelmiş.
Bursa’da mesleğiyle ilgili olarak Pirinç Handa fayton imalatı yapan İsmail Usta ile tanışıp, yanında çalışmak istemiş. Bu talebi kabul edilmeyince oradan ayrılıp, Akhisar’a geçmiş. Akhisar da kendi mesleğine uygun bir iş bulamayınca oradan da ayrılarak, tekrar Bursa’ya dönmüş. Onun kafasında Faytoncu İsmail Ustanın yanında çalışıp mesleğini daha da ilerletmek varmış. Bu sevda ile tekrar İsmail Usta’nın yanına uğrayıp gereğinden fazla ısrar edince, İsmail Usta dayanamayıp, onu önce imtihan etmek istemiş. Babam da kabul etmiş.
İsmail Usta körüklü ocakta tavlanmış kızgın demir parçasını kıskaçla tutup örsün üzerine koymuş. Babama da (Tokmağı al eline bakayım) demiş. Usta çekiciyle tavlı parçanın yanlış yerine vurmaya başlayınca, babamda tokmak ile vurulması gereken yere vuruyormuş. Usta babamın tokmak sallamasından bu meslekte epey uğraş verdiğini anlayınca işe almış. Babamın kalacağı bir yeri olmadığı içinde dükkânın müsait olan bir yerine yatak atıp bu mekânda kalmasına da izin vermiş. Burada epey çalışıp, İsmail Ustadan çok şeyler öğrenip onun gözde elemanı olmuş. Orada çalışırken askere gitmiş. Önce Yemen’de uzun bir askerlik döneminden sonra Çanakkale Savaşına da katılmış.
Kurtuluş Savaşında ise yaşı gereği, geri hizmette çalışıp, top ve katana koşumlu arabaların her türlü bakım ve tamirini yapmış. At, katır ve katanalara nal ve mıh imal etmiş. Kurtuluş Savaşından sonra Gazi olarak Yenişehir’e gelip, Kurtuluş Mahallesi Beyler Sokak da ki bir eve yerleşmiş. Yenişehir’in en eski Ustalarından Lütfullah Demiryürek (1875-1931) (Niyazi Demiryürek’in babası) ile ortak olup, demircilik mesleğine burada devam etmiş.
1923 yılında İsmail Birant’tan halen maliki olduğumuz bu yerleri almış. İtimat Peynircinin bulunduğu köşeyi Demirci dükkânı olarak kendi başına çalıştırmaya başlamış. Burada her türlü araba, karasaban ve pulluk başta olmak üzere, demir aksamlı her çeşit araç ve gereç imal etmiş. Bir zaman sonra ustası olan İsmail Efendi işi bırakınca 370 kiloluk örsünü sembolik fiyata satın alıp bu dükkâna getirmiş. Babam alet ve edevata çok önem veren bir insandı. Bizim dükkânda bulunan alet ve edevat çeşitliliği hiçbir dükkânda yoktu.
Elektrik ve Oksijen kaynak makinalarını Yenişehir’e ilk kez o getirmişti. Yanında eniştem Mustafa Akdümbek, halamın oğlu Süleyman Süer, Ethem Baykal, Arap Ali Güleş, Poyra Kazım Çıtak, Sarı Hasan, Hüseyin Sevinçer, Naim Aslıtürk ve senin amcaoğlu Mustafa Kemal Yüce çalışmıştı. Daha kimler çalışmadı ki? İlk aklıma gelenler bunlar diyebilirim. Babam daha sonra kalp rahatsızlığı geçirince işi bırakıp dükkâna gelmez oldu. Daha sonra kendini iyi hissettiği günler dükkâna gelip, yazıhanede oturur, işleri takip ederdi. Allah rahmet eylesin, çok hayırsever bir insandı. Muhtaç olanları araştırır sorar ve bulurdu. Onlara eli erdiğince yardım eder, bundan da büyük bir haz duyardı. 1956 yılında vefat edince bu mesleğe bende son verdim.
Devam edecek
Yorumlar kapalı.