Öfke doluyuz. Nereye saldıracağını bilmediği için ya da içindeki duyguyla baş edememenin verdiği korkuyu hazmedemediği için her bulduğu boşlukta ve zayıflıkta, dişlerini, tırnaklarını çıkaran bir hale geldik.
Kimin, neye, neden sinirlendiğini anlayamadan, şiddetine maruz kalıyoruz. Neye maruz kaldığımızı anlayamadan da öfkemizi başkalarına yönlendiriyoruz. Adeta bir kısır döngü içinde hayatlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Sonuçta hepimiz sebebi, yönü ve sınırları belli olmayan öfke küpleri şeklinde ortalığa saçıldık. Peki neden? Kötü olduğumuz için mi?
Her insanın içinde iyi ve kötü taraflar var. Sadece iyi ya da sadece kötü olmak insan olmanın tabiatına ters. Çünkü bu dünyaya gelişimizin bir amacı var diye düşünüyorum.
Belli sınavları vermek, kötü yanlarımızı törpülemek ve insan olmanın erdemini, iyiliği yüceltmek en önemli görevimiz bence.
Dünyaya geliş amacımızı büyürken unutuyoruz. Çünkü hayat, hepimizi yaşarken şekillendiriyor.
Aslında her çocuk mutlak sevgiyle doğuyor. Yaşadığımız coğrafya, toplum, aile ve sonrasında sosyal hayat nasıl bir insan olacağımızı belirliyor.
Ancak unutulmaması gereken bir armağan verilmiş insanoğluna. Akıl ve vicdan.
Rüştünü ispat etmiş her birey, bu ikisini kullanarak geçmişten getirdiği olumsuz özelliklerini, büyürken maruz kaldığı haksızlıkları kendi içinde törpüleyebilir. Yeter ki istesin.
Ama istemiyor birçok insan.
İmkanı yokken yaşadığını, imkanı olduğunda yaşatmak istiyor. O güne kadar intikam güdüyor.
Oysa bilmiyor ki o intikam en çok onu tüketiyor. Aklını tüketiyor önce, vicdanını, merhametini, insanlığını tüketiyor sonra.
Tükendiğinin farkında olmadan, tüketmeye sarılarak, sınır tanımaz bir savaşa soyunuyor. Gücü eline aldığında öfkesiyle kavuruyor bastığı yerleri.
Tam bunları düşündüğüm ve insanın nasıl kötü olabildiğini anlamaya çalıştığım bir zamanda, bana cevap verir gibi karşıma çıkan bir kitabı paylaşmak istiyorum sizinle.
Aslında bir çocuk kitabı ancak yetişkinler için de mesajları var içinde.
II. Dünya Savaşı yıllarında bir çocuğu ve o iyi çocuğun kötülüğü nasıl seçtiğini anlatıyor.
Kurgu ve gerçeğin birleştiği bu kitapta Hitler’in şoförü Ernst’in ‘üniformalar, hiçbir suçluluk hissetmeden, içimizdeki kötülüğü dışa vurmamızı sağlar’ cümlesi beni en çok etkileyen cümle oldu.
Tudem yayınlarından çıkan ve John Boyne imzalı bu kitap ‘Zirvenin Dibindeki Çocuk’
Hepinize tavsiye ederim. Belki kendimiz için bir pencere aralar. Belki özlediğimiz umutlu ve sevgi dolu günler için hepimize bir ışık tutar.