Kurtuluşun 13. Yılında Yenişehir (6 Eylül 1935)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

27 Ekim – 02 Kasım 1920 tarihleri arasında Yunanlılar tarafından işgal edilen Yenişehir 7 gün esaret altında kalmış, bu ilk işgalde düşman ordusu ele geçirdiği her yeri yakıp yıkmış, maddi olsun, manevi olsun halka zalimce işkenceler uygulayıp çok büyük zararlar vermiş.

Özellikle ilçe merkezindeki Hükümet Konağı, Belediye Dairesi, Jandarma Komutanlığı, Hapishane, Postane gibi resmi binalar olmak üzere 163 adet dükkân ve 30 ev, gazyağı dökülerek yakılmış ve kundaklanmıştır.

Ayrıca birçok köyümüz de yakılıp yağmalanmış, düşmanın el koyduğu değerli eşyalar otomobillerle ve çevreden temin edilen öküz arabalarıyla birlikte 500’e yakın eşraftan vatandaşımızı da beraberlerinde olmak üzere Bursa’ya götürülmüştür.

İkinci İşgal: (06 Ocak – 14 Ocak 1921) 9 gün,

Üçüncü İşgal: ( 23 Mart – 04 Nisan 1921) 13 gün,

Dördüncü İşgal: (10 Temmuz – 16 Temmuz 1921) 7 gün,

Beşinci İşgal ise(24 Temmuz 1921- 06 Eylül 1922) tarihleri arasında 13 ay 14 gün sürmüştür.

Beş kez işgale uğrayan bu ilçede, toplam 14 ay 10 gün düşmanın acımasız zulmü sürmüştür. İşgaller sırasında Yunanlıların zalimce yaptıkları baskı ve işkencelerle, öldürülen insanlarımızın, acıları yıllarca bu ülkede hâlâ unutulmamıştır.

Bizler çocukluğumuzda bu derin acıların anılarını büyüklerimizden dinledik. Ama düşmanla kahramanca savaşmış gazilerimizin ağzından dinlemek çok daha heyecanlı ve de duygu yüklüydü.

Çocukluk ve gençlik yıllarım Tabakhane Mahallesinde geçti. 1950’li yıllarda yaşı ellinin üstünde olanların birçoğu Kurtuluş Savaşı Gazisi idi.

Ayrıca Balkan Savaşı, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşına katılıp uzun süre askerlik yapmış büyüklerimizde vardı.

Bu kahraman insanlardan ilk aklıma gelenler Celillerin Nuri Çaylan (1886-1956), dünürü Ulu köylü Kazım Gökhan (1894-1978), Bakkal Mehmet Çavuş -Tükel- (1886-1955), Pastırmacı İbrahim ve Yağcıların Osman Uz’u söyleyebilirim.

Hele; Yağcıların Osman amcalara misafirliğe gittiğimizde biz çocukları yanına çağırır, heyecan dolu savaş anılarını anlatırdı. Biz de O’nu can kulağıyla dinlerken, onlarla hep gurur duyardık.

Sözlerine; “Sizler hiçbir şey görmediniz yavrum. O günler kara günlerdi. Bizler ne sıkıntılar çektik. Düşman işgali altında yaşamanın ne demek olduğunu sizler bilemezsiniz. Düşman istilasına uğramış, bu vatan topraklarını binlerce şehit vererek, yokluklar içinde kurtarmak hiçte öyle kolay olmadı” derken, ses tonu yükselir, içinde alev, alev yanan o intikam hırsı yüzüne vurur elleri titrerdi. Bizimde sesimiz çıkmaz, onu dikkatle dinlerdik. Hatta savaşta vücuduna isabet eden şarapnel parçalarının el ve ayaklarındaki izlerini gösterirken; “Bu vatan uğruna düşmanla çarpışırken, üzerimize yağmur gibi top ve tüfek mermisi yağıyordu. Nice arkadaşlarımız yanımızda şehit oldu. Bende vücuduma isabet eden şarapnel parçasıyla yaralanmışım. Gözlerimi ilk açtığımda hastanede olduğumu söylediler. Orada tedavi olduktan sonra taburcu olmuştum. Öldürmeyen

Allah öldürmüyor işte” deyip, savaşın mucizelerine tanık olduğunu söylerdi.

Bu kahraman gazilerimizi yitirdiğimizde değerlerini daha da çok anlar olduk. Önceleri radyodan, 1970’li yıllardan itibaren de vefat haberlerini televizyondan her duyuşumda içim burkulurdu.

Yenişehir’in düşman işgalinden kurtuluşu olan her 6 Eylül günü Cumhuriyet Alanında genciyle-yaşlısıyla, kadınıyla- erkeğiyle, kentlisi ve de köylüsü bütün halk toplanır, düşman işgalinden kurtuluş şenliklerle hep birlikte kutlanırdı.

O yıllarda bu kutlamaların en büyük özelliği, hayatta olan bütün gazilerimizin özel giysi ve teçhizatlarıyla süvariler at üstünde, piyadelerin ise yaya olarak bizzat bu şenliklere katılmalarıydı.

Şenlik gösterilerinin ilki Hükümet Konağı, diğeri ise Belediye Binası önünde yapılırdı. Yenişehir’i kurtaran temsili Süvari Bölüğünün Komutanı sınıf öğretmenimiz Hamdi Yüksel’di. Kurtuluş Birlikleri Yenişehir’e İnegöl istikametinden atlarıyla girerlerdi. Hükümet Konağının etrafı Türk Askerleri tarafından sarılır, Bölük Komutanı elinde tabancasıyla binaya arkasındaki birkaç askerle birlikte içeri girerdi. Bu arada silah sesleri duyulurdu. Daha sonra Hükümet Konağının gönderine Süvari Bölüğünün Komutanı Türk Bayrağını çekerken, dışarıdaki askerlerin silah seslerine halkın sevinç çığlıkları da eklenir ve alkışlarla tempo tutulurdu. Böylesi duygu yüklü ulusal bayram ve şenliklerde halkımız sevinç gözyaşlarına boğulurdu.

Hükümet Konağı kurtarıldıktan sonra aynı birlikler Belediye Binasını düşman işgalinden kurtarmak için giderdi. Binanın etrafı Türk Askerlerince sarılır, başta komutan ve birkaç asker binadan içeri koşar adımlarda girerken silahlarını da ateşlerlerdi. Sonra komutan balkona çıkar ve Türk Bayrağını göndere çekerken, o insan çığlıkları kulakları tırmalarcasına yankılanır, silah sesleri adeta yeri göğü inletirdi.

Daha sonra Komutan, esir alınmış olan Türk kızını esaretten kurtarır, onu Türk Bayrağına sarardı. Burada günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapılır, kurbanlar kesilirdi. Bütün Gazilerimiz atlarıyla birlikte başta komutanları olmak üzere Yenişehir’in Sokak ve caddelerinde dolaşırlarken, hepimiz uzun bir süre alkışlar, onlarla gurur duyardık. Kutlamalara herkes ama herkes katılırdı. Gecenin geç saatlerine kadar davul zurna eşliğinde oyunlar oynanır, şenlikler neşe ve coşku içinde devam ederdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Kurtuluşun 13. Yılında Yenişehir (6 Eylül 1935)
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.