22 Kasım 1963, benim gibi sizler için de hiçbir şey ifade etmeyen sıradan bir gün olsa gerek…
Dallas halkı için de farklı sayılmazdı. Başkan Kennedy’nin şehri ziyaret ettiği tarih olarak bir süre hatırlanacak ve sonrasında unutulup gidecekti.
Ama öyle olmadı. Sonucu bugün bile tartışılan suikast nedeniyle, 22 Kasım 1963 günü, Dallas şehri ve Kennedy adıyla birlikte tarihe geçti.
Dallas radyosunun sürekli tekrarlanan anonsu yankılanıyor kulağımda. 35.Başkan John F. Kennedy bir suikasta kurban gidiyor. Teksas Okul Kitapları Deposu’nun altıncı katındaki penceresinden yapılan silahlı saldırı sonucunda…
22 Kasım 1963 cuma günü. Yer Dallas 411 Elm Street. Yerel saatler 12.30’u göstermektedir. Başkan, eşiyle birlikte üstü açık bir araba içinde bir konvoyun arasında ilerlemektedir. Bir yandan da halkı selamlar. Coşku dolu bir kalabalık vardır. Halk Kenndy’e sevgi gösterisinde bulunmaktadır.
Tam bu sırada birkaç el silah sesi duyulur. Ensesinden ve başından iki kurşun alan Kennedy ağır yaralanır ve Parkland Hastanesi’ne götürülürken yolda ölür. Vali Connally ise ağır yaralanmasına karşın kurtarılır.
Aynı gün, cinayetin sorumlusu olduğu düşünülen 24 yaşındaki Dallaslı Lee Harvey Oswald isimli bir genç yakalanır. Ancak Oswald, olaydan iki gün sonra bir gece kulübünün sahibi olan Jack Ruby tarafından Dallas Polis Müdürlüğü’nün önünde öldürülür.
Başkan Yardımcısı Johnson aynı gün başkanlığa getirilir.
Olay anı Zapruder adlı amatör bir sinemacı tarafından 8 mm’lik bir kamera ile görüntülenir. Artık tüm soruşturmaların dayanağı bu görüntülerdir. Ve Zapruder, bu sayede milyoner olur.
Dallas’ta Altıncı Kat Müzesi’ndeyim. Yani silahlı saldırının düzenlendiği kitap deposunda. Oswald’in Kennedy’i vurduğu altıncı kattaki pencerenin önü ve çevresindeki kitap kutuları o günkü haliyle muhafaza edilmiş. Kırılan cam bile koruma altına alınmış. Bir kitap deposundan eşi, benzeri olmayan bir müze yaratılmış.
Güvenlik önlemleri hat safhada. Ziyaretçileri sıkı kontrolden geçiriyorlar. Fotoğraf çekmeye, görüntü almaya izin verilmiyor. Zaten fotoğraf makinelerini, kameraları girişte emanete bıraktırtıyorlar.
Amerikan tarihinde önemli bir gün olsa da bir Türk olarak bu denli etkileneceğim aklıma gelmezdi. Öyle sesli ve görüntülü sunuşlar hazırlamışlar ki, adeta kanınız donuyor. Kapalı devre yayın yapan televizyonlardan suikastın görüntüleri anbean yayımlanıyor.
Kenndy ailesini, Oswald’in hayatını, öldürülüşünü pür dikkat izliyor ziyaretçiler. Dallas radyosunun sürekli tekrarlanan suikast haberinin ilk cümleleri ise hala kulağımda…
Yılda üç yüz elli bin kişinin ziyaret ettiği müze gördüklerimin içinde en ilginci olsa gerek. Fotoğraflar, dokümanlar, ses ve görsel efektler ile gördüklerim, işittiklerim yerini hüzne bırakıyor ayrılırken. Anı defterine üzüntümü belirten birkaç satır yazıyorum.
Dışarı çıktığımda Başkan Kennedy’nin vurulduğu yerde duruyorum. Birkaç saat öncesinde hiç mi hiç anlamı olmayan yer, ben de derin izler bırakmış meğer.
Kaldırımın üstünde mumlar yakmışlar, bir adam o günkü gazetelerin baskılarını satıyor. O günü, o anı her gün, her saat yaşıyor ve yaşatıyorlar. Bugün bile hatırladıkça içim ürperir.
Demek ki müzecilik bizdekinden farklı bir şey. Amerikalılar müzelere bizden farklı görevler yüklüyorlar. Hemen her dikkate değer şeyi fırsat bilip değerlendiriyorlar. Böylece milyonlarca dolarlık turizm geliri elde ediyorlar.
Öğreniyorum ki; 1997’de evinin önünde öldürülen ünlü modacı Gianni Versace’nin Miami’deki malikanesi de bir müzeye dönüştürülmüş. Ünlü modacının yaşamının geçtiği odaları görmek, hayatına tanık olmak mümkünmüş. Kim bilir bir gün gelir orasını da anlatırım sizlere…
Altıncı Kat Müzesi’nde gezerken
Paylaş
Yorumlar kapalı.