Bu çarşının evkafa ait olan kuzey tarafındaki iş yerlerinin numaraları bu günde olduğu gibi o zaman da tek sayılıydı. Daha sonraki yıllarda evkaf buraları özel şahıslara satmıştı. Hatta bunlardan 23 No.lu mülkü satın alarak 1935 yılında yığma tuğladan kendine iki katlı işyeri yaptıran da Ahmet Saraç olmuştur.
Güney tarafındaki işyerlerinin numaraları ise çift sayılı olup, mülkiyeti özel şahıslarındı. 1950’li yıllarda Cumhuriyet Caddesinden Ahmet Efendi Sokağına girdiğimizde sağ baştan itibaren dükkân sahiplerini tanıyalım:
2 No.lu işyerinin bulunduğu yerde Alyanakların Tabak Ali’nin büyük oğlu İbrahim Aşkın’ın (1902-1988)iplikçi dükkânı vardı. Burada
daha önceleri manifaturacılıkta yapmış, çok neşeli candan bir insandı. Yusuf Aşkın’ın da babasıydı. Bu köşede çok önceleri çarşı tuvaletlerinin olduğu söylenirdi.
4. No.lu İşyeri Osman Nuri Murabıt’ın (Keçi Nuri) (1928-1983) dükkânı vardı. Manifaturacılığı 21 No.lu işyeri sahibi olan dedesi Şıh Abdurrahim Ünsal (1879-1965) ile dayısı Abdullah Ünsal’dan (1915-1988) öğrenmiş. Askerden geldikten sonra 4 No.lu mekânda 1964 yılına kadar faaliyet göstermiş. Buradan da Kavaflar Aralığındaki 67 No.lu (Kırtasiyeci Ali İkikardeşler) işyerine taşınmış. Yanında sırasıyla Hamdi İlhan, Hakkı Horoz, Salih Hoşgönül, İbrahim Horoz, Tahsin Erenko ve Hüseyin Aydemir çalıştılar. Hatta ağabeyi İsmet Murabıt ile birlikte bu dükkânda babalarına yardımcı olduğunu, 1976 da rahatsızlanınca işleri bir müddet ağabeyi İsmet Murabıt’ın yürüttüğünü, vefatından sonra da bu işleri tasfiye ettiklerini ortanca oğlu Ersin Murabıt’tan dinlemiştim.
Osman Nuri Murabıt aydın bir insandı. Güçlü olan kalemiyle iyi bir yazar ve şairdi. Yenişehir Gazetesinde gerek makaleleri gerekse de şiirleri her hafta yayınlanırdı. Kürdan rumuzlu taşlama tarzı dörtlükleri ile hiciv türü şiirleri okunmaya değerdi. Gazetemiz sahibi Ali Bilgiç’in de has dostuydu. Osman Nuri Murabıt’ın Yenişehir Gazetesine vermiş olduğu reklam ilanı aynen aşağıdadır:
Şen Manifatura “Mevsimin en son ve bol pamuklu, yünlü ve ipekli kumaşları ile Diana el örgü yünlerini bulabileceğiniz yegâne mağazadır. O.Nuri Murabıt- Ahmet Efendi Sok. No:4 Tel.75” Bu reklamdan, onun manifaturacılığın yanında tuhafiye türü yün ve iplik çeşitleri de sattığını görüyoruz
6 No.lu dükkân da Mehmet Fere ve İbrahim Taraklı manifaturacılık yapmışlar. Bursa’ya taşındıktan sonra Mehmet Fere Kapalı Çarşı’da kuyumculuk yapmağa başladı. Oğlu Fikret Fere de Süleyman Doğancı’nın ortanca damadı idi. Kapalı Çarşının da hatırı sayılır esnaflarındandı. Dükkânın vitrininde küçük boyda Arap bir manken vardı. Bu mankenin her iki kolun da bilezikler doluydu. Gülen yüzüyle bütün gün, başını sallar öyle dururdu. Kara Mehmet diye anılan bu kuyumcuyu bilmeyen yoktu. 1958 yılındaki Kapalı Çarşı yangınında bu mekânların çoğu yok olmuştu .
6 No.lu dükkânı Cırnıkların Mustafa Doğancı (1918-1959) devir almış. O da ağabeyi Süleyman Doğancı gibi çok temiz giyinen, ağır başlı efendi bir insandı. Yenişehir Gençlik kulübünün de has oyuncularından olduğunu büyüklerimizden duyardık. 1959 yılında Yalova yolunda geçirdiği bir trafik kazası sonucu genç yaşta vefat etmişti. Ölümünden sonra bu dükkânı Mustafa Doğancı ve halefleri adına Gökçesulu İbrahim Dursun çalıştırdı. Mustafa Doğancı’nın oğlu Şekip Doğancı (1949) ile bu yaz Küçük Kumla’da beraber olduğumuzda bu meslekle ilgili anılarına şöyle başlıyordu:
“Babam öldüğünde henüz 10 yaşında idim. Çocuk aklımla o günkü acımı anlatamam. Rahmetli çok naif bir insandı. Hele temizliğe çok önem verirdi. Mükemmeliyetçiydi. Müşteriye samimi ve dürüst olduğunu her zaman yansıtırdı. En büyük ideali de benim tahsilimi yurt dışında yaptırmaktı. Manifaturacılık bize dedem Ahmet Şekip Doğancı’dan gelir. Süleyman amcam ve babam, Ahmet Efendi Çarşısındaki işyerlerinde 1950’li yılların başlarına kadar birlikte çalışmışlar. İşlerini ayırınca babamda 6 No.lu işyerine taşınarak, vefatına kadar bu dükkânda çalışmıştı. Vefat ettiğinde henüz 41 yaşında idi. İşin başına Gökçesulu İbrahim Dursun geçip dükkânı o idare etmişti. 1964 yılında O.Nuri Murabıt işyerini Arasta Sokağa taşıyınca, bizde boşalan bu dükkânı da satın alarak, aradaki duvarı yıktırıp iş yerimizi de büyütmüştük. Ben de bu işi ziyadesiyle öğrenince, İstanbul’a mal almaya tezgâhtarımız İbrahim Dursun ile birlikte gidiyordum. Babamın Sultanahmet’deki dostları olan Niyazi Hamzaoğlu, Arif Ünsal, Naki Uzunhasan gibi toptancı esnaflarıyla tanışmıştım. Bu değerli dostlar çok iyi esnaflardı. Hepsi de insan sarrafıydı. Bu işimizi tasfiye edene kadar onlarla hiç kesmedik. Her çarşamba gecesi İznik üzerinden Yalova’ya gider ya Dolmabahçe ya da Paşabahçe Ekspresi ile Perşembe sabahı saat 06.15 de Yalova’dan İstanbul’a denizyoluyla hareket ederdik. Bu toptancı esnafından satın aldığımız malları, Hammalbaşı Tahsin Ağa toplar, o da ambarla bize gönderirdi. Bu mesleği yaptığımız zaman içinde, ne aldığımız mallarda, ne de bize gönderilen mallarda hiçbir yanlışlığa rastlamadım. 1969 da askere gidince işyerimizi de Cemalettin Alanya’ya devretmiştim,” diyordu.
8 No.lu dükkân Dereköylü Mehmet Dere’nin idi. Bu dükkânın belediye meydanına bakan tarafında Tayyiplerin Ali ile Cevdet İkikardeşlerin babaları olan Sıtkı İkikardeşlerin Manifaturacı dükkânı varmış. Daha sonraki yıllarda Dereköylü Mehmet Dere bu işyerini de satın alıp, 8 No.lu dükkânını uzunlamasına büyütmüş. Bunun karşısındaki 7 No.lu işyeri de Mehmet Dere’ye aitti.
Devam edecek
Yorumlar kapalı.