Sıcak yaz ayları, aynı zamanda ölüm ayları oluyor. Gazetelerin yaptığı, “tarihte bugün” sayfalarına baktığımızda bunu kolayca görebiliriz.
Mayıs ayında usta oyuncu Zeki Alaysa ile karikatürist Bedri Koraman’ı kaybettik. Ardından Süleyman Demirel ile ünlü tiyatrocu Başar Sabuncu’yu aynı günde yitirdik. Haftası dolmadan Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Basın Müşavirliğini de yapan gerçek gazeteci Cüneyt Arcayürek’i kaybettik. Aynı günlerde İlhan Selçuk Hacıbektaş’taki mezarı başında anılıyordu. Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil ile Kazım Koyuncu yine Haziran kayıplarından. Temmuz ayında da Aziz Nesin’i, Oğuz Aral’ı anacağız. Elbette 2 Temmuz günü Sivas’ta caniler tarafından yakılarak öldürülen canları da unutmayacağız.
Yaz aylarında kaybettiğimiz değerleri yazmaya kalksak sayfalar yetmez.
25 Haziranı 26 Hazirana bağlayan gece yarısı devrimci avukat Emcet Olcaytu’nun ölüm haberini öğrendik. Emcet Olcaytu, sıradan bir avukat değil, gerçek bir hukukçu idi. Davaları bir kuyumcu titizliği ile ele alırdı. 12 Mart faşist darbesinden bu yana ülkemizde yaşanan büyük tertiplerle ilgili davaların büyük bölümünde gönüllü görev aldı. Son yıllarda adı tertip davalarında sivrilen avukatların büyük bölümü Emcet Olcaytu’nun yanında yetişmiş ya da onun bilgi birikiminden yararlanmıştı. Gençlik yıllarımda benim de savunmanlığımı üstlenmişti.
Ergenekon tertibinin kimler tarafından tezgahlandığını ilk gününden itibaren tespit etmiş ve bu nedenle o da tutuklanmış ve hastalığına rağmen uzun süre hapis yatmıştı. Görevi mahkemeleri etkileyerek müvekkillerini kurtarmak olduğu halde “mahkemeleri etkilemek” suçundan yargılanıyordu.
Emcet Olcaytu en kötü zamanlarda bile gülümsemesi eksik olmadan, duruma uygun espriler yapardı. Ünlü bir aileye mensuptu. Halka ve devrime hizmeti bilerek ve isteyerek seçmeseydi şimdi çok başka yerlerde olur, yaşadığı sıkıntıların hiçbirini yaşamaz, ama böyle iyi duygularla anılmazdı.
Emcet Olcaytu başta olmak üzere, kaybettiğimiz değerlerin sevenlerine ve yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyoruz. Bu ülkeye büyük hizmetler verenler asla unutulmayacak.
Haziran ayı, ölümlerin art arda yaşandığı hüzünlü bir ay oldu. Ünlü ölümleri yanında çok sayıda fedakâr sıra neferini de kaybettik. Bu nedenle hüzün yüklü Selânik türküsü akla geliyor. “Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver”
Çalın davulları çaydan aşağı
Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağı
Suyunu da dökün boydan aşağı
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver…
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.
*
Selânik, Selânik viran olası
Taşını toprağını seller alası
Sen de benim gibi yarsız kalası
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.
*
Selânik içinde selâm okunur
Selâmın sedası cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.
Zalim ölüm bütün dostlardan uzak olsun.