Ülkemizin canım insanlarının öyle kötü iki özelliği var ki.. Belki de onlara mutluluk veren bu özellikler, çünkü bu özellikler sayesinde hiçbir sorun ve hüznü heybesinde taşımıyorlar. Bunlar : “alışmak” ve “unutmak”..
Geçtiğimiz hafta ne oldu bir hatırlayalım mı?
Yine şehitler vardı, yine ülkenin bir bölümünde çatışmalar, yine terör saldırısı, güvenlik zafiyetleri, ihmaller, yanlış politika hamleleri sonucu pisi pisine ölen 44 vatandaş, yaralı yüzlerce insan, çiftçisinden turizmcisine kadar herkesi mahveden Rusya ile krizde geri adım, Davos’ta One Minute’den bir anda geri vites yapan Tayyip Erdoğan, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerine son veren yüksek yargıyı belirleme yetkisini Cumhurbaşkanı ve “yürütme”ye veren yasa değişikliği, hem de Atatürk Havalimanında bombalar patlarken ve bu konuda araştırma komisyonu kurulması teklifini, bu yasa daha önemli diyen bir AKP iktidarının oyları ile yapıldı.. Ya daha neler neler.. Hangisini hatırlıyoruz, unuttuk bile hepsini.. Şimdi ben diyince, “gerçekten bunlar geçen hafta oldu değil mi” diyen bazılarınız dışında bunları hatırlayan var mı?
Ya da bu olaylara şaşıran var mı? Ya da bu olayları – artık – önemli bulan?
Üniformalı ya da sivil, özellikle bombalı saldırılar, terör olayları çok normal gelmiyor mu artık herkese.. Şaşırıyor muyuz sizce? Ya da hükümetin geri viteslerine, sürekli değişen iç-dış politika hamlelerine, yargı bağımsızlığını bitirme eylemlerine, yargıyı ele geçirme planlarına alışmadık mı?
O yüzden bunlar “gündem” olmuyor hayatımızda. Bakın 1 değil, 2 değil, 3 değil, 4 değil, 14, 24, 34 değil 44 kişi, Türkiye’nin en büyük havalimanında, birçok ülkenin Atatürk Havalimanı’nın da içinde bulunduğu Türkiye’deki birçok yer konusunda, binlerce kilometre öteden ve 20 gün önceden kendi vatandaşlarını uyarmasına, istihbarat yetkililerinin de yıl oldu bu insanları takip ettiği belgelerle ortaya çıkmasına rağmen, yani neredeyse ülkenin yöneticileri bu eylemden haberdarken ya da haberdar olması lazımken göz göre göre, pisi pisine ölüyor, devlet vatandaşını koruyamıyor, güvenliğini sağlayamıyor, üstüne bir de “bu kadar büyütülecek bir şey yok” diyen bakanla birlikte tüm yetkililer GÜVENLİK ZAAFİYETİ YOK DİYOR.
Dahası, tüm dünyada böyle bir olay olduğunda sert açıklamalar yapılır, teröre karşı topyekun bir tavır alınır, operasyonlar yapılır, hiçbir şey yapılmıyorsa ölenlerin ailesinden bir özür dilenir, koruyamadık denirken; bizimkiler konfetilerle, alkışlarla, kurdelelerle köprü açıyor. Ya aç köprüyü zaten benim vergimle yaptın, Emine Erdoğan’ın altınlarını bozup yapmadın da, yahu bir siyasette haysiyet olmaz mı? Bir gün de siyasi rant elde etme, bir gün de şov yapma, bir gün de şu insanlarına ağla, üzül vicdansız..
Burada bu konu açılmışken benim daha da üzüldüğüm, otobüslere bindirilip, şu ya da bu gerekçe ile oraya getirilen insanların belki de büyük çoğunluğunun arabası dahi olmaması ve bir geçişi dolar hesabı olan, TL’ye vurunca bugünkü kurla 90 TL’ye geçilebilen bir köprüye sevinmesi..
Neyse..
Şimdi ben bunları yazıyorum ama halkımı da iyi tanıyorum. Bu yazıyı okuyan AKP Seçmeni, bu partiyi sevenler bana boş konuşuyorsun kardeşim diyor duyuyorum.
Çünkü bunca skandala rağmen onların – BENCE – gerçekleri görmediğini ve şöyle düşündüğünü biliyorum:
Patlamalara bakış açısı bu : “Tayyip Erdoğan bir dünya lideri ve diğer ülkeler onu alaşağı etmeye çalışıyor. Bu sebeple, yatağa kafamı koyduğumda yaptığım seçimden mutluyum; bugün durumla ilgili hiçbir sorumluluk da hissetmiyorum. Patlamalardan sonra hükümeti eleştirenler yabancı ülkelere bir nevi yardım ediyor, bu şekilde hükümeti eleştirenler patlamalara seviniyorlar. Çünkü bu tip güvenlik sorunları olup, patlamalar artınca Tayyip Erdoğan’ın gideceğini zannediyorlar. Patlamalardan sorumlu olan Kılıçdaroğlu ve CHP.. Herkes sorumlu, tüm muhalefet fakat en az sorumlu ise AKP(!) . Rusya ve Suriye’de geri adım atılmadı, bu ülkelere diz çöktürüldü, patlamalar bunun hıncı…”
Gibi böyle birçok hayali olay, inanmak istenen, kanılan senaryo, aslında hepsi AKP’nin basın – yayın ile her akşam mübarek iftar sofrasında din alimi gibi fetva veren, bir şekilde gözümüze konuşması sokulan Erdoğan’ın yönlendirmeleriyle oluşan algı operasyonu…
Fakat Gerçekler Öyle Değil Bacım, Öyle Değil Amcam, Abim, Ablam, Kardeşim.. Valla Öyle değil..
Kısaca anlatayım..
Atatürk Havalimanı hangi ülkenin sınırları içerisinde? Türkiye.. Ve hatta Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’daki Türkiye’nin en büyük havalimanı (Bu arada bu havalimanı eski bir havalimanı, bunu AKP yaptı sananlar çıkabilir) Türkiye’de birden çok farklı farklı terör grubu var değil mi? Var.. Bunları kim izler? Devletin istihbaratı.. Kim soruşturur bunları? Devletin Cumhuriyet Savcısı..Kim sağlar bizim güvenliğimizi? Polis.. Polis kime bağlı? İç İşleri Bakanlığı.. İç İşleri kime bağlı? AKP Hükümetinin başı Başbakan’a.. Peki bu şehrin Valisi, Emniyet Müdürü de var mı? Var.. Peki terör örgütü üyeleri havalimanının dış kapısından güvenlik bölümünden geçmiş, otopark güvenlikten geçmiş, yolcuların havalimanına girdiği x-rayde şüphelenilmiş fakat etkisiz hale getirilememiş (oradaki kahraman bir polis ve bir gümrük muhafaza memuru da olmasa ne olacakmış) ortada havalimanında güvenliği alacak bir güvenlik önlemi yok, doğru mu? YOK, Doğru..
Devletin görevi ne? Vatandaşının can ve mal güvenliği sağlamak.. Peki son 11ayda terör eylemleri ve bombalı saldırılarda nasıl oluyor da 300’e yakın sivil ölüyor ve 1300’e yakın yaralı oluyor bu ülkede?
Sorunca da güvenlik zafiyeti yok (!) .. Hıhh yok!
Bombalı – silahlı saldırı oluyor, açıklama yapılamıyor.. Hangi terör örgütü yaptı acaba diye herkes birbirine bakıyor neden? Çünkü bu hükümet ülkeyi Irak yaptı, Suriye yaptı; yoksa dış ülkeler ne yapsın Türkiye’yi canım abim..
Avrupa’da kişi başına düşen milli gelir Türkiye’dekinin en az 5 ila 10 katı. Adamlar teknolojide ilerlemiş, biz saman ithal ediyoruz ya. Adamlar kullandığınız her eşyayı yapıyor bize satıyor. Biz montaj bile yapamayan Vestel ile övünmeye çalışıyoruz (Yeri gelmişken sorayım, evinde Vestel herhangi bir ürünü olan var mı? Yok, biz bile kullanmıyoruz ki..) . Her neyse diyeceğim şu, dış güçler biz neyiz ki bizi kıskansın, üzerimize oynasın. Köprü yaptık, adamlarda o köprüden binlerce var. Asfalt yol mu? Adamların bir asfaltı 20 yıl aşınmıyor.
Neyse, devam edeyim.
Yıl 2013. IŞİD daha yeni çıktı ortaya. Neden mi? Suriye’de Esad’ı devirmek için kurdu Amerika. Türkiye maşa, Türkiye rol kaparım diye beklerken, IŞİD’e lojistik destek rolü çıktı Türkiye’ye. Türkiye ne yapıyor, silah ve erzak sevkiyatı. Hatay’da yakalan silahlar bunlardı işte.. Can Dündar’ın davasında gizlilik kararı aldırılması sebebi de buydu, REZİLLİKLER ORTAYA SAÇILMASIN. Türkiye ne yapıyor binlerce militanın IŞİD saflarına geçmesine, sınırı rahatça geçmesine göz yumuyor. Suruç bombacısını, Ankara bombacısını bir yıl izliyor, dinliyor, bunların belgeleri var, ama eylemi yapana kadar müdahale etmiyor. Savcılar soruşturma yapmıyor, bir tane bile IŞİD dosyası yok!
IŞİD militanları Suriye’de iç savaşta yaralanıyor, ne yapıyorlar, Türkiye hepsini Gaziantep’te tedavi ettiriyor, ameliyat ettiriyor.
Yani tabiri caizse, Türkiye besliyor. IŞİD, Amerika için de tüm ülkeler için de bir tehlike olunca, dün kardeş bugün kalleş ilkesine dayalı (!) dış politikamız hemen desteği kesiyor, laboratuarda canavar yetiştiren Türkiye, kendisine dönen Frankeştayn gibi bir canavarı karşısında buluyor.
Kısa yoldan anlatayım, bu hükümetin tek suçu güvenliği sağlayamamak, terörü bitirememek, insanları koruyamamak değil, BU HÜKÜMETİN EN BÜYÜK SUÇU IŞİD’E VE BİRÇOK TERÖR GRUBUNA ZAMANINDA VE/VEYA HALEN DESTEK VERMEKTİR.
Şu an ülkemizde mayın gibi her yerde IŞİD teröristi var. CHP İstanbul Milletvekili ortaya çıkardı işte, dergi basıyorlar, basım evi Üsküdar’ın merkezinde. Kimse demiyor ki siz ne yapıyorsunuz!
Öyle Değil Canım Ablam;
Kısaca İsrail mutabakatı; Gazze’ye abluka kalkmadı bu bir, kalktı dendi. Daha düne kadar gemileri ben gönderdim diyen Erdoğan, İsrail’e kuru kabadayılık yapan Erdoğan, şimdi Mavi Marmara giderken bana mı sordu dedi, İsrail ile bir anda kol kola girdi. Neden biliyor musunuz, siz ay sonunu nasıl getireceğim diye düşüne durun, İsrail 20 Milyon Dolar + Sadece kuru bir özre, Türkiye’ye yapacağı ihracatla milyar dolarlar kazanacak da ondan. Erdoğan para varsa hemen düşüncelerini satar, yine öyle yaptı çünkü Davos’tan bu yana da zaten İsrail ile özellikle savaş sanayinde ciddi bir ticaret yapıyordu Türkiye, göründüğü gibi değildi.
Rusya ile yine saçma bir dış politika çıkışı ile çiftçisinden turizmcisine kadar herkesin anası ağladı. Tayyip Erdoğan’ın saçma sapan, deli saçması dış politika anlayışı sizlerin, hepinizin ceplerini boşalttı. Şimdi ne oldu, mektup yazdı, özür diledi, özür dilemedim, kusura bakmayın dedim dedi. Bak sen bizi nasıl salak yerine koyuyor, öyle demedim böyle..
Şimdi canım kardeşim, terör, patlayan bombalar, bitmeyen çatışmalar, tamamen bizim ZAAFİYETLERİMİZ, EKSİKLİKLERİMİZ, HÜKÜMETİN TERÖRÜ DESTEKLEMESİ, YANLIŞ DIŞ POLİTİKA HAMLELERİ VE EN NİHAYETİNDE HÜKÜMETİN YÜZÜNDEN. VE HATTA HÜKÜMETİN İSTEDİĞİ TERÖR VE KAOS ZİRA KAOS OLDUKÇA SEN VE SENİN GİBİLERİN BAKSANA DÜŞÜNDÜKLERİNE, GİTTİKÇE KENETLENİYORSUN AKP’YE..
Ayrıca, Erdoğan dünyada çok da sallanan bir lider değil. İsteyen Türkiye’de yapılan G-20 zirvesinde elini uzatmasına rağmen kimsenin elini sıkmamasına ilişkin videoya baksın.
İsrail’e diz çöktürülmedi, baştan beri yanlış devam eden süreçte pes edildi, Rusya’ya da özür mektubu yazdı zat-ı muhterem. Osman Gazi Köprüsü de, uzaya bilmem kaçıncı astronotunu gönderen ülkeler için bir şey değildir.
Yani anlayacağın senin düşündüğün gibi değildir kardeşim.
Bizzat bu olanların sorumlusu AKP’dir, ona buna suç atmaya gerek yok. Ve bu duruma gelmekte senin katkın da büyük olabilir, başını yastığa koyarken son bir kez daha düşünmelisin..
YARGININ DA…
Yürütmenin zaten..
Yasama’nın da bir 14 yıldır..
Sonunda eğe büke başardı.
Yargının da..
“Hakkından” geldi.
Bir daha ki yazıda..