Yenişehir Gazetesi yazarı Salih Erol,”Belgeler ışığında Yenişehir” adlı köşesinde bu kez temettuat Defterine Göre Karasıl köyü” başlıklı araştırmasına yer verdi. Yenişehir Gazetesinin 41. Sayısında yer alan araştırmayı gazetemiz okurlarıyla paylaşıyoruz.
Karasıl Temettuat Defterinden Bir Sayfa
Yıllardır bu yöre üzerine tarihi malzeme toplamakta ve bu malzemeyi işleyerek yayınlar yapmakta olan biri olarak en son üzerinde çalıştığım konulardan biri, Karasıl Köyü’nün temettuat defteri idi. Köyümüzün 1844 -1845 yıllarındaki sosyal ve ekonomik durumunu bütün ayrıntısı ile ortaya koyan bu küçük ama kıymetli defteri günümüz alfabesine ve diline uyarladım. Sadece birebir çevirisi ile yetinmeyerek, defterdeki bilgilerden yola çıkarak çeşitli karşılaştırmalar ve yorumlamalar da yaptım.
Arşivde yaptığımız araştırmada Yenişehir’in belli başlı birkaç büyük köyüne ait temettuat defterlerinin hazırlandığını gördük. Henüz muhacir (macır) köylerinden hiçbirinin kurulmadığı bir döneme ait olan bu defterler yerli (manav) köyleri ile ilgilidir. Bu köylerden biri de Karasıl Köyüdür.
Osmanlı Arşivinde (ML.VRD.TMT.d..9527 B) numaralı temettuat defteri Karasıl Köyüne aittir. Toplam 11sayfa içinde 31 hanenin kaydedilmiş olduğu bu defterin kapağında o dönemki Osmanlıca ile şöyle yazmaktadır.
“Eyâlet-i Hüdâvendigâr’dan Yenişehir-i Brusa Kazası Kurrâlarından Karasıl Karyesi Ahalilerinin Emlâk, Arazi ve Temettuatlarını Mübeyyin Defterdir ki
ber-vech-i âti zikr ve beyân olunur”.
Bu yazıyı günümüz Türkçesine şu şekilde çevirebiliriz: “Bursa- Yenişehir kazasının köylerinden Karasıl Köyü halkının emlak ve gelirlerini belirten defterdir”. Bu başlığın sonuna tam ve kesin bir tarih düşülmüştür. Bu tarihe göre Hicri 1261 yılının Şevval ayının 25. günüdür. Bu tarihin günümüzde kullandığımız Miladi takvime göre karşılığı ise şöyledir: 27 Ekim 1845. Bu defter köyün iki yıllık (1844 ve 1845) ekonomik durumunu içermektedir. Bu yıllardan 1844 yılı kesin rakamlarla; 1845 yılı ise tahmini rakamlarla değerlendirilmektedir.
Defterin son sayfasında, bu defteri düzenleyenler, yani o dönemki iki muhtar ile imam defteri kanunlara uygun olarak hazırladıklarını not etmişlerdir. Defter birinci ve ikinci muhtarın mühürleri ile mühürlenmiştir.
İmamın mührünün olması gereken bölüm ise boş bırakılmış ve bu boşluğa düşülen notta “imamın mührünü zâyi ettiği” yazılmıştır. Köyün toplam gelirinin 38768 (otuz altı bin yedi yüz altmış sekiz) olduğu; 4971(dört bin dokuz yüz yetmiş bir) kuruş vergi verildiğini belirten ifadenin sonunda kesin bir tarih düşülmüştür. Bu tam ve kesin tarih o dönemde kullanılan Hicri Takvime göre şöyledir: 4 Şevval 1261. Yani bugünkü takvime çevirecek olursak 6 Ekim 1845 tarihini buluruz.
Temettuat defterini olduğu gibi orijinal diliyle vermedik. Zira böyle yapmış olsaydık, eskinin deyim ve terimlerini bilmeyen günümüz insanına faydalı olmayacaktı.
Faydalı olması ancak anlaşılır olması ile mümkün olabilir. İşte bu anlaşılma çabasından yola çıkarak defterin içeriğini sadeleştirme yoluna gittik. Örneğin, mezrû yerine ekili; re’s yerine baş; senevî yerine yıllık; karye yerine köy sözcüklerini kullandık.
Köyde yetiştirilen temel besin ürünlerinden olan buğday, defterde “hınta” olarak; arpa ise “şa‘ir” olarak geçmektedir. Biz bu Arapça eski sözcüklerin yerine buğday ve arpa’yı kullandık. Ancak o dönemin ölçü-tartı birimlerinden olan kile’yi günümüzde tam bir karşılığı olmadığından olduğu gibi kullandık. Eskiden kullanılan tartıcılık tabirlerinden olan kile günümüzde ortalama 25 kilograma denk düşmektedir.
Defterin orijinalinde tablolar, cetveller olmadığı halde çevirisinde konuları daha derli toplu sunabilmek; daha faydalı olabilmek için düzenlemeler yaptık. Ayrıca bütün hane sahiplerini yıllık kazançlarına göre yeniden sıralayarak, köyün 1844-45 yıllarına ait zenginlik sıralamasını verdik.
Köyün 1844 – 45 Yıllarındaki Zenginlik Durumu Değerlendirilmesi
Defterde adı geçen 32 kişinin toplam geliri 38768 (otuz sekiz bin yedi yüz altmış sekiz) kuruştur. Bu toplam geliri kişi sayısına böldüğümüzde kişi başına düşen ortalama gelirin 1211 (bin iki yüz on bir) kuruş olduğu ortaya çıkmaktadır.
Köyde yaşayan insanları gelir durumu açısından üç sınıfta şöyle sınıflandırabiliriz:
a) Zenginler (geliri 2000 kuruş ve üzeri) = Toplam beş kişi bu kategoriye girmektedir. Bunların başında yıllık 3475 kuruş geliri ile köyün en zengini ve aynı zamanda birinci muhtarı olan Mehmet Bey gelmektedir. Muhtar, kendisini takip eden diğer dört zenginden de belirgin bir biçimde önde bulunmaktadır. Köyün en varlıklı kişileri olarak muhtarı takip eden diğer şahıslar ise şunlardır:
Yıllık 3053 kuruş geliri ile Hamamcı Ali; 2881 kuruşla ikinci muhtar Deli Mehmed oğlu Hüseyin; 2195
kuruşla Ali Osman ve 2085 kuruşla Hacı oğlu Halil…. Bunlar 1844-45 yıllarında Karasıl Köyünün en varlıklı şahıslarıdır. Hepsi çiftçilik yapmaktadır, içlerinden iki tanesi aynı zamanda muhtarlık vazifesini yürütmektedirler.
b) Orta Halliler (1000 – 2000 kuruş arası) = Köyde yaşayan en kalabalık grup 14 kişi ile orta halli gelir sahipleridir. Bunların hepsi ziraatle meşgul olmaktadırlar. Bu kesim içerisinde dikkat çekici kişilerden biri köyün imamı olan Hacı Salih Efendi’dir. Defterde adı geçenlerin hepsine bakıldığında “Hacı” olan tek kişi odur. İmamlığın yanı sıra aynı zamanda tarım, bahçecilik ve ipek böcekçiliği ile uğraşan çalışkan bir zat olan imam, varlıklı bir kişidir. İmamlık onun yaptığı işlerden sadece birisidir ve toplam gelirinin ancak dörtte ve beşte biri imamlık maaşından gelmektedir.
c) Yoksul Kesim: (geliri 1000 kuruşun altı) = Köyde yaşayan 13 kişi yıllık gelirleri bakımından fakir ya da yoksul olarak adlandırılabilir. Defterde toplam 32 kişi olduğu düşünüldüğünde alt gelir seviyesinde bulunanların toplamın yarısına yakın oldukları dikkati çekmektedir. Bu da köyümüzün ekonomik durumunun o dönemde pek de parlak olmadığını göstermektedir.
Köyde yaşayan en yoksul vergi mükellefi 275 kuruşluk yıllık kazancıyla Sadık oğlu damadı olan Ali Osman adındaki kişidir. Muhtemelen köye sonradan gelmiş ve köyden yaptığı evlilik sonucunda buraya yerleşmiş olan bu zatın herhangi bir arazisi yoktur. Geçimini sadece çapacılıktan kıt kanaat sağlamaktadır.
Çapacı Ali Osman’dan başka köyün en yoksul diğer kişileri şunlardır: Yıllık 400 kuruş geliriyle Derviş oğlu Emin, 405 kuruşla Ömer Bey oğlu İzzet, 420 kuruşla Kadı oğlu İbrahim ve 440 kuruşla Öksüz Damadı Süleyman…
Vergiler Bakımından Bir Değerlendirme = Devlet tarafından köylülerden genellikle çeşitli isimler altında değişik türlerden vergiler toplanmıştır. “ Vergi-i senevî, rüsûmât, aşar, maktu vergi, harir ve bostan öşrü…” gibi adlar altında toplanan bu vergilerin en yaygın olanı tarla ürünleri üzerinden alınan ve oldukça ağır aşar vergisidir.
1845 yılında Karasıl’da vergi mükellefi olan bu 32 kişinin ödedikleri verginin toplamı 4971(dört bin dokuz yüz yetmiş bir) kuruştur. Bu toplam vergi miktarını kişi sayısına böldüğümüzde ortalama vergi miktarının 155 kuruş olduğu sonucuna varılır. En fazla vergi, 570 kuruş olup, köyün en zengini olan muhtar tarafından verilmiştir. Bu vergi miktarı köyün en yoksul sekiz ailesinin yıllık gelirlerinden daha yüksek bir rakamdır. En az vergi ise doğal olarak köyün en fakiri olan Çapacı A. Osman’ın ödediği 60 kuruşluk vergidir.
Vergiler genellikle ekonomik duruma paralel olarak alınsa da, bazı şahıslarda buna aykırı bir durum göze çarpmaktadır. Örneğin 1650 kuruş kazanan köyün imamı 240 kuruş vergi öderken, ondan daha fazla kazanan (1745 kuruş) Sarı oğlu Hüseyin daha düşük miktarda (170 kuruş) vergi ödemiştir. Çelişki gibi görünen bu durum aslında söz konusu iki kişinin birbirinden farklı türden ürünler yetiştirmesinden kaynaklanmaktadır.
Osmanlı Devletinde yetiştirilen her ürünün vergi miktarı aynı değildir.
Temettuat Defterine Göre Nüfus, Lakaplar ve Mesleki Durum = Karasıl Köyü temettuat defterinde otuz bir hane mevcuttur. Bu hanelerin reislerinin yanı sıra bazı hane reislerinin eşlerinin isimleri de yazılmıştır. Böylece bu defter sayesinde toplam otuz üç kişinin isimlerini öğrenmiş oluyoruz. Sonuçta gelir durumları çok düşük olduğu için vergi kapsamının dışında bırakılmış birkaç aile daha olduğunu kabul edersek, 1844-45 yıllarında Karasıl’da 35 – 40 civarında ev olduğunu söyleyebiliriz. Bu gerçeklerden yola çıkarak, her bir hanede ortalama dört kişinin yaşadığını varsayarsak, köyümüzde söz konusu tarihte, yüz elli civarında insan yaşadığı ortaya çıkıyor. Defterden anlaşıldığı kadarıyla o devirde de günümüzdekine yakın bir biçimde çekirdek aile tipi mevcuttu.
Köyde yaşayanları tarif eden lakaplara baktığımızda genellikle ailenin kurucusu sayılan kişilerin isimlerinden yola çıkılarak ailelerin adlandırıldığı görülmektedir. “Ömer Bey oğlu, Abdülkerim oğlu, Sadık oğlu, Derviş oğlu …” gibi lakaplar aile büyüklerinden alınan lakaplara örnektir. Bazı lakapların ise fiziksel durumları niteleyen sıfatlar oldukları dikkat çekmektedir. “Kanburoğlu, Karabelli, Sarıoğlu, Deli Mehmet oğlu, Bıyıklı oğlu ….” gibi nitelendirmelerle aileler adlandırılmıştır. Bunun dışında, az sayıda kişinin isimlerinin önüne herhangi bir lakap getirilmemiş ve bu kişilerin isimleri yalın biçimiyle kullanılmıştır. Örneğin Muhtar Mehmet Bey, Murat Ağa bunlardandır.
Kişilerin isimleri zikredilirken dini terimler pek seyrek kullanılmıştır. Köyün imamının isminin başında “elhacc” yani “hacı” kullanılmış, ayrıca bundan başka “Hacı oğlu, Molla Mehmet, İmamoğlu, Kadıoğlu” gibi dini bir takım terimler kullanılmıştır.
Lakaplardan yola çıkarak birbirine akraba olanları tespit etmeye çalıştığımızda karşımıza şöyle bir gerçek çıkmaktadır ki, köyde herhangi bir akraba topluluğunun belirgin bir çoğunluğu yoktur. Sarıoğlu, Sadıkoğlu, Ömerbeyoğlu, Abdülkerimoğlu ailelerinde ikişer hanedan vardır. Bunların dışındakilerin hepsi köyde tek hane ile temsil edilmektedirler. Bu durum da köyde çeşitlilik olduğunu gösterir.
1845’ten günümüze (2013 yılı) tam 168 yıl geçmesine rağmen bu aile lakapların bir çoğunun halen kullanılıyor olması ve bu lakapların bazılarının soyadına dönüşmüş olması geçmişte kurulan bağın devam ettiğinin kıymetli bir göstergesidir.
Bu defterde tek tek her hane numaralandırılarak ele alınmış ve bunlara ait gelirler kaydedilmiştir. Bu kayıtlarda adı geçen kişilerin hangi meslek ile uğraştıkları, ne kadar vergi ödedikleri, toplam bir yıllık gelirlerinin ne kadar olduğuna yer verilmiştir. Ayrıca söz konusu gelir sahiplerinin ekilen ve ekilmeyen arazi miktarları, bağ ve bahçecilik faaliyetleri, arıcılık ve hayvancılık gibi faaliyetleri hakkında bilgiler bulunmaktadır.
Köyün o dönem ki mesleki durumuna baktığımızda büyük bir çeşitlilik görülmez. Bir başka ifade ile köylülerin büyük çoğunluğu aynı meslektendir. Köydeki 31 hanenin sahiplerinden 28’inin isminin karşısına “erbabı ziraat, sahib-i ziraat, ziraatçi” gibi ifadelerle çiftçi oldukları belirtilmiştir. Bunun dışında kalan üç kişiden birine “imam”; birine “çapacı” ve bir diğerine ise “sığırtmaç” yazılmıştır.
Temettuat defterinin Osmanlı ile ilgili ezberleri bozacak önemli bazı gerçekleri içerdiği görülmektedir. Tarihle ilgili klasik, yüzeysel ezberlere bakılırsa, Osmanlı Tarihinde kadınlar, sosyal ve ekonomik hayatın dışındadırlar. Oysa bu köyün temettuat defterinde bize sunulan bazı örnekler durumun hiç de sanıldığı gibi olmadığını göstermektedir. Köylerde bile bazı kadınların tıpkı erkekler gibi mal varlığına sahip oldukları, vergi ödediklerini tarihi vesikalar göstermektedir.
Karasıl Temettuat defterindeki 31 nolu hanede yaşayan Mehmet ve zevcesi Ümmü Gülşen’in durumu çağrıştıcı bir gerçeği ortaya koymaktadır. Ümmü Gülşen,kocasından daha fazla mal varlığına sahip üretici bir hanımefendidir.
70 dönümlük tarlasını kendi kocasına kira olarak vermiş ve bunun kirasını almıştır. Sonuçta gelir sahibi ve vergi mükelefi olan erkeklerden hiçbir konuda geri kalmamıştır. Demek ki, eskiden kadınların sosyal ve ekonomik hayatın tümüyle dışında olduklarını iddia etmek temelsiz bir iddiadır. Kadınlar –erkekler kadar olmasa da- iş, güç, mal ve mülk sahibidirler.
Karasıl Köyü Ahalisinin İsimleri, Meslekleri, Malvarlıkları,
Kazançları ve Ödedikleri Vergiler (1844-1845)
Hane – no : 1
ADI – LAKABI : EL-HACC SALİH EFENDİ
Görev – Meslek : İmam – Çiftçi
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 7 dönüm dut bahçesinin
icar bedeli olarak yıllık 1200 kuruş civarında gelir
elde etmiş.
Başkaları ile ortaklıkları : Sadık oğlu Ahmet’le yaptığı
zirai ortaklıktan 50 kuruş; Kanbur oğlu Mehmet ile ortaklığından
ise 75 kuruş kazanmıştır.
Hayvancılıktan kazancı : Bir tane donpay inekten iki
yılda 35 kuruş süt satmış. Bunun dışında gelir getirmeyen
bir kara sığır ineği ve bir de kısrağı var.
İmamlık maaşı : Yıllık 300 kuruş
Ödediği Vergi Miktarı : Yıllık 240 kuruş
Toplam Kazanç Miktarı : 1650 Kuruş (yıllık)
Hane – no : 2
ADI – LAKABI : MUHTAR MEHMET BEY
Görev – Meslek : 1. Muhtar – Çiftçi
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 140 dönümlük ekili tarladan
son iki yılda 3850 kuruş gelir sağlamış.
4 dönüm bahçeden iki yılda 1150 kuruş gelir beyan
etmiş.
Araziden elde edilen ürün miktarı : 200 kile buğday;
75 kile arpanın vergisi olarak 35 kuruş ödemiştir.
Hayvancılık gelirleri : 2 inekten 40 kuruş süt geliri elde
etmiş. Ayrıca 3 baş camuş öküzü; 2 baş kara sığır öküzü;
iki baş kısrak ve tayı var.
Ödediği Vergi Miktarı : 570 kuruş
Yıllık toplam kazanç miktarı : 3475 kuruş.
Not :Ödediği vergilerin türünden ipek böcekçiliği ile
de uğraştığı anlaşılmaktadır.
Hane – no : 3
ADI – LAKABI : DELİ MEHMED OĞLU HÜSEYİN
Görev – Meslek : 2. muhtar – çiftçi
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 80 dönümlük ekili tarladan
iki yıllık kazancı 2180 kuruş; 3 dönümlük dut bahçesinden
970 kuruş; 1 dönümlük bostan tarlasından ise
36 kuruş kazanç sağlamıştır.
Araziden elde edilen ürün miktarı : 100 kile buğday;
50 kile arpanın vergisi olarak 20 kuruş ödemiştir.
Hayvancılık gelirleri : 1 mandadan 25 kuruş süt geliri
almıştır. Ayrıca 2 tane camuş; 1 tane kara sığır öküzü ve
1 tane kısrağı vardır.
Ödediği Vergi Miktarı : 344 kuruş
Not : Deli Mehmet oğlu Hüseyin’in ödediği vergilerin
türüne bakıldığında bu şahsın ipekçilikle de uğraştığı
anlaşılmaktadır.
Yıllık toplam kazanç miktarı : 2881 kuruş
Hane – no : 4
ADI – LAKABI : MOLLA MEHMET
Mesleği : Ziraat erbabı (çiftçi)
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 50 dönümlük ekili tarladan
30 kile buğday; 20 kile arpa; 8 kile alaf (saman)
almış ve Bunlardan 590 kuruş gelir sağlamıştır.
Bahçecilik geliri : 3 dönümlük bahçe ekiminden 1100
kuruş gelir elde etmiştir.
Arıcılık 3 kovan.
Hayvancılık gelirleri : 1 donpay, 1 kara sığır olmak
üzere iki inekten 40 kuruş süt geliri elde etmiş. Bunlardan
başka bir beygir ve bir de tosunu vardır.
Ödediği Vergi Miktarı : 355 kuruş.
Yıllık toplam kazanç miktarı : 1270 kuruş.
Not :Molla Mehmed’in ödediği vergilerin türüne bakıldığında
bu şahsın ipekçilikle de uğraştığı anlaşılmaktadır.
Hane – no : 5
ADI – LAKABI : SARI OĞLU EMİN
Mesleği : Ziraat erbabı (çiftçi)
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 40 dönümlük tarladan
70 kile buğday ve 32 kile arpa kaldırmıştır. Bunlardan
1400 kuruş kazanmıştır.
Bahçe ve Bostan Gelirleri : 3 dönüm bahçenin geliri
770 kuruş iken 1 dönüme ektiği bostandan 22 kuruş kazanmış.
Hayvancılık gelirleri : 2 baş manda ineğinden 25 kuruş
süt geliri sağlamıştır. Ayrıca 4 baş kara sığır öküzü, 1 baş
malak ve 1 de merkebi vardır.
Ödediği Vergi Miktarı : 242 kuruş
Yıllık toplam kazanç miktarı : 1487 buçuk kuruş
Hane – no : 6
ADI – LAKABI : HACI OĞLU HALİL
Mesleği : Ziraat erbabı (çiftçi)
Ekili Arazisi ve Yıllık Hasılatı : 70 dönümlük ekili tarladan
100 kile buğday, 40 kile arpa ve 10 kile burçak kal
Yorumlar kapalı.