Yenişehirli Nalbantlar(3)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

tyc

Nalbant İbrahim Lofça (1901-1959) ve oğlu Hüseyin Lofça (1926-1965) (Ümit ve Sezgin Lofça’nın babaları) Önceleri Çınarlı Camiinin batısındaki dükkânlarda nalbantlık yapmış. Buradan ayrılıp, Çarşı Mahallesi Davutoğlu Sokağındaki işyerinde baba oğul çalıştıklarını bilirim. Burada öküz, manda, at, eşek nallarlardı. Ulucami Mahallesindeki evlerinin altında da çalışmışlardı. Hüseyin Lofça çok güçlü ve tahammüllü bir insandı. Hatta öküzün boynuzlarından tuttuğu gibi yere yatırdığını, soğuk havalarda derede serpme ile balık avlarken, kıpkırmızı olan vücudundan buharlar çıktığını, o haliyle bile serpme atmaya devam ettiğini, görenlerden dinlemiştim.

123

Onun lakabı Kopuk Hüseyin’di. Kopukluğu yaz-kış yaka bağrı açık öyle çalışır ve öyle de dolaşırdı. Çevresinde sevilen insandı.

İzzet Özer: (1902-1988) İşyeri Hıdırbali Mahallesi Mescit Sokağında idi. Sevimli Ağabey’im Ferit Özer’in babasıdır. Çok ciddi ve dürüst bir insandı. Sosyal bir kişiliği vardı. Çiftçi Malları Koruma Derneği ile İtfaiye Teşkilatında hiçbir ücret almadan görev yaptığını Ferit Ağabeyimden duyardım. Şimdi de bu meslekle ilgili anılarına göz atalım:

Nalbantlığa ilk olarak Hacı Şeriflerin Mustafa Kalender’in yanında başlar ve burada yetişir. İlk işyerini Hıdırbali Mahallesi, Hacı Hasan Camiinin Kuzey-Batısındaki Ali Haydar Sokağında açmış. Aşiretlerin Osman Oğuz ile birlikte burada çalışmaya başlamışlar. Sonra da Çarşı Mahallesi Davutoğlu Sokağında nalbant İbrahim Çavuş (Lofça) ile ortak çalıştıklarını hatırlıyorum. Son olarak ta Mescit Sokağında kendi işyerimizde devam etmişti. Ben, Orhaniyeli Ahmet Ulu ve Barcınlı Mehmet Canbaz (Samut) babamın yanında yetişmiştik. O yıllarda binek hayvanı olsun, koşum hayvanı olsun bir hayli çoktu. O zamanlar nalbantlık geçerli mesleklerdendi. Bu meslekten rızkını temin edenlerin aldıkları paralar analarının ak sütü gibi helaldir. Onlar aynı zamanda bir veteriner gibi hayvan hastalıklarından da anlardı. Harman zamanı gelmeden köylere gider koşum hayvanlarını nallardık. Köyde birkaç gün kalır aşımızı, çayımızı köylü karşılardı. Yaptığımız nalların bedelini hemen almaz, köy muhtarı harman sonu toplar, paralarını da eksiksiz getirirdi. Bu meslekte işler kışın ise durgun olurdu. Babam nalbantlığı altmışlı yılların ortalarında bırakınca, dükkânı da son kalfası Ahmet Ulu’ya devretmişti.” Diyerek sözlerini noktalıyordu.

122

Hamdi Nalçakan (1907-1986) Rusya doğumlu olup, nalbantlığı orada öğrenir. Otuzlu yılların sonunda Yenişehir’e göç ederek, önce nalbant Mustafa Kalender’in yanında çalışmaya başlar. Sonra da Fırıncı İbrahim Yeşilbaşın kızıyla evlenir. Dükkânı Ulucami Mahallesi İnegöl Caddesinde Yemişçi Ahmet Aykol’un Han girişinin sağ köşesindeydi. Ellili yıllarda babamın da bu nalbant dükkânının tam karşısında kahvehanesi vardı. Hamdi Usta’ya herkes enişte diye hitap ederdi. O bütün Yenişehir’in eniştesi gibiydi. Çok şakacı ve sevimli bir insandı. Ona çay kahve götürmeyi çok severdim. Cömert bir yapısı vardı. Her gün hayvan nallar, bazen müşterileri sırada beklerdi. At ve eşek nallamak pek uzun sürmezdi. Fakat öküzleri nallamak için, o hayvanı yatırırlarken, Hamdi Ustanın o hayvanı sevmesi, kendi aksanıyla hayvanın kulağına bir şeyler söylemesini seyretmeye değerdi. Hayvanın sağ tarafında bulunur, canı acımasın diye, diziyle öküzün vücuduna destek yaparak, ayakları urganlarla bağlı o koca hayvanı usulca yere yatırmasını unutamam. Hayvan yatırıldıktan sonra 2-3 metre uzunluğundaki silindir şeklindeki ağaç ön ve arka ayakların arasına gelecek şekilde keçe ile sarılır bağlanırdı. Sonra da dikdörtgen şeklindeki sehpa silindir şeklindeki ağacın altından geçirilerek dikdörtgen sehpaya tahta kamalarla tutturulurdu. Bir kişide ayaklarına bağlı olan urgan beline bağlı bir vaziyette devamlı kendini arkaya doğru gererek ustanın nalları kolay çakmasına yardım ederdi. Hamdi Usta’nın oğlu Enver Ağabeyin dükkân ile işi yoktu. Onun da çok güzel yetenekleri vardı. Çok güzel yağlı boya resim yapardı. Ayrıca çamaşır tellerinden taksi, kamyon, otobüs maketlerine benzer oyuncaklara direksiyonda takar satardı. Hamdi Ustanın komşusu Tuzcu Süleyman Sezer’in büyük oğlu Turan Sezer yanında çalışıyordu. Hamdi Usta ile ortak olarak da çalıştığını, Turan Sezer’in kardeşi Sami Sezer’den duydum..

Ziya Kazacık’ta (1918-1991) Hamdi Usta’nın dükkân komşusu idi. O da Yoğurtçu Malik Coşkun’un evinin altında nalbantlık yapardı. Uzun boylu yapılı bir insandı. Gücü kuvveti yerinde idi. O da dükkânda her türlü hayvanı nallardı. Ona da çay kahve götürdüğüm için, yakından tanıdığım insanlardı. Mesleğini yetmişli yıllara kadar yapmıştı büyük oğlu Şaban’da yanında çalışırdı. Küçük oğlu Mevlüt ise çok genç yaşta ölmüştü. Ziya Usta güreşi ve güreş yapmayı severdi. Bir gün hayvan pazarında Şoförler Derneği güreş tertip etmişti. Ziya Usta da iddialı olarak iş pantolonunu kispet gibi kullanarak ödüllü olan bu güreşlerde yer almıştı. Halk sanki başpehlivanlık güreşi gibi bu ikiliyi izliyordu. Rakibi de sırım gibi olan Romen delikanlıydı. Müsabaka kıran, kırana geçiyordu. Ziya Ustanın üstünlüğü de her hareketinden belli oluyordu. Sonunda kispetler kazaya uğrayınca, müsabakada heyecanlı bir yerinde hakem tarafından son bulmuştu. Uzun bir zaman bu güreş ilçemizde konuşulmuştu. O günleri bana geçenlerde telefon görüşmemizde hatırlatan, ağabeyim okul arkadaşım Yoğurtçu Arnavut Malik Coşkun’un küçük oğlu, Şinasi Coşkun’a da buradan teşekkürlerimi sunarım.

121

Nalbant Hüseyin Elber’in Çayır Mahallesindeki işyerinde çalıştığını biliyorum. Daha geniş bilgiyi yeğeni Celal Seven’e (Hacı Çakır) sorduğumda; Dedesi Ali Elber’in de nalbant olduğunu, işyerinin Cumhuriyet Caddesindeki Şalvarlı Sokağın kuzey-doğu köşesi olduğunu, burada daha sonra büyük dayısı Süleyman Elber’in bakkallık yaptığını, küçük dayısı Hüseyin Elber’in ise baba mesleğini Çayır Mahallesinde sürdürdüğünü, amcası İsmail Elber’in (1892-1945) Ali Dedesinin ağabeyi olduğunu, onunda Çayır Mahallesindeki işyerinde nalbantlık yaptığını, oğlu Kamil Elber’in ise İstanbul’a taşındığını Hacı Çakır söyledi.

Sabri Halabak, Makedonya göçmeni olup, işyeri Bilecik Caddesinde Demirci Çakır İsa’nın (Kıryak) dükkânına komşu, Arnavut Yunus Sün’ün de yakınıydı. Burada bir müddet nalbantlık yaptıktan sonra İstanbul’a taşınmıştı. Bütün ustalarımızı rahmetle anıyorum. Devam Edecek

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Yenişehirli Nalbantlar(3)
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.