Eylül demek, okul demek benim için. Hiç kullanmadığım tertemiz not defterlerim olmasına rağmen bir tane daha almak için kırtasiyelerin yolunu tutmak demek. Kırtasiyelere girince rengarenk kalemlerin, defterlerin, silgilerin içinde kendimi okula yeni başlayan bir çocuğun heyecanı içinde bulmak demek. Yeni öğrencilerimin isimleri ne olur acaba? Bu yıl ilk derste öğrencilerime hangi çikolata ile "Hoş geldiniz." desem diye düşünmek…
Eylülün yolda göründüğü, ağustosun son günlerinde bu tatlı hisler bürür beni. Bu sene de öyle olacaktı belki ama ne yazık ki rastladığım haberdeki görüntüler bu tatlı hislerin yerini başka duygulara bıraktı.
Özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin ücret konusundaki taleplerini duyurmak, yaşadıkları adaletsizliklere dikkat çekmek için düzenledikleri yürüyüşte bu meslektaşlarımın gördükleri muamele ve akabinde toplumun çeşitli kademelerinden gelen tepkiler beni çok üzdü. İnsanların emeklerinin karşılığını almak istemeleri kadar doğal ne olabilir? Ne diyorsunuz? "Devlete atansınlar madem." mi diyorsunuz? İnsanların koşullarını ve tercihlerini bilmeden hangi şartlarda ve nerede çalışacakları konusunda fikir verme hakkını kendinizde nasıl görüyorsunuz acaba siz? "Aldıkları maaş neye yetmiyor? Her okuyan istediği maaşı alacak diye bir şey yok. Bunu bulamayanlar da var." gibi cümleler mi kuruyorsunuz yoksa? Bakın, toplumun her kesiminin maaşının aynı olduğu, mülkiyet kavramının olmadığı bir sistem var. Siz o sistemin adını duyunca dahi iman tazeleme gereği duyuyorsunuz değil mi? Neyse…
Özel öğretim kurumlarında hatrı sayılır bir süre çalıştım. Bu gözler neler gördü, bu kulaklar neler duydu siz biliyor musunuz? İş görüşmesine gelen bir öğretmenin kıyafetiyle ilgili yüzüne karşı laubali yorum yapma cüretini bulan bir kurucu… Bir yıl gel maaşsız çalış deneyelim ama yol ve yemek ücreti beklentin de olmasın, diyenler… On iki ay maaşla anlaşmana rağmen on ay maaş veren kurumlar… Öğretmenlerinin maaşını ödemeyenler… Tüm bunların yanında söz konusu rekabet ortamında çalışanlarının hakkını gözeten, mevcut ortamda çalışanları için en iyisini yapmaya gayret eden, ilke ve değerlere saygılı kurumlar, kurucular da var elbet neyse ki ben onlarla karşılaşma konusunda şanslıydım o dönemde.
Hak arama ve hakkın teslim edilmediği yerleri terk etme noktasındaki duruşumuz önem taşıyor. Hakkınızın teslim edilmediği yerleri terk etmeye, hakkınızı aramaya cesaretiniz yoksa lütfen bu konuda mücadele edenlerin önüne de geçmeyin. Seyircilerin arasındaki yerinizden memnunsanız, buyrun… İyi seyirler! Birileri hak arar, bedel öder. Gün gelir o bedelleri ödeyenler sayesinde hak yerini bulur. Siz de seyrederek bu haklardan yararlanmış olursunuz. Tercih meselesi tabii…
Seyretmeyenlere, ses verebilenlere, gerektiğinde çekip gidebilenlere, umudu yeşertenlere selam olsun.