Muzaffer Alpat (1938) Yağcı Mustafa ustayı anlatıyor:
“ Sami abim onun kalfasıydı, bende henüz 6-7 yaşlarında iken demircilik mesleğine ilk adımı bu dükkânda atmıştım. Usta gerçekten çok sert bir adamdı. Fakat yaptığı her işte eline su dökecek bir usta da yoktu. O yaptığı her şeye sevgisini katarak yapardı. İçine sinmediği hiçbir şeyi de müşterisine teslim etmezdi. Pulluk olsun, araba olsun fiyat olarak da, diğerlerine göre daha pahalı idi. Bir gün dükkânda beklerken yabancı bir müşteri geldi. Dükkânın önünde de iki tane sipariş için yapılmış öküz koşumlu pulluk ile müşteri için yapılmış at koşumlu bir pulluk vardı. Bana ustayı sordu. Bende kahvede olduğunu söylemiştim. Çağırabilir misin? Deyince, koşarak Yasinci Mehmet’in kahveye gidip, ustaya haber verdim. Yine dükkâna koşarak gelip müşteriye beklemesini söyledim. Usta da hemen gelip, hoş geldiniz diyerek tokalaşırken, müşteri de “Ben Bolu/Mudurnu’dan Turan Bayındır” dedi. Ve pullukların üçünü de almak istedi. Usta sadece at koşumlu pulluğu satabileceğini, diğer ikisinin sipariş olduğunu söyledi. Fiyatını sordu hiç itiraz etmedi. Hemen parasını vererek, ustadan aldığı bu pulluğu Pirlepeli Mehmet Usta’nın dükkâna bırakılmasını söyledi. Usta da asla oraya gönderemeyeceğini söyleyince müşteri pulluğu almadan gitti. Biraz sonra üzerinde meşin önlük olan Pirlepeli Mehmet Usta hışımla dükkâna girerek (Bre Mustafa sana 60 küy bırakmişız daha güzün doymadimi bizım ekmeyımızada güz dikersin) dedi ve gitti. Mustafa Usta bu tepki karşısında hiç sesini çıkarmayıp söylenen sözleri ayakta ve başı önünde bu koca ustaya yaptığı yanlışa üzülürken, bende o çocukluk aklımla içimden (Ya Mustafa Usta dilini mi yuttun sende bir iki laf söyleseydin) diye geçirmiştim.
Daha sonra müşteri pulluğu almaya dükkâna geldiğinde iki tane sipariş içinverdiği parayı iade ederek burada satılık pulluk yok demişti, “ diyor. Ve bu ustanın yanında Mehmet Demirel, Nazmi Bal, Kemal Sezer, Yaşar Doğan, Rasim Sırman’ın çalıştığını, son Kalfasının da Hayati Yaman olduğunu belirtiyordu.
Yine bir gün dükkânın önünde eski ustalardan Necip Çevik, Fehmi Yorgancı, Emin Sıkılar, İlyas Geyik, Nalbant İzzet Özer ve Arap Hasan birlikte sohbet ederlerken, Almanya da tahsilini yapan ve tatil içinde Yenişehir’e gelen bir genç oradan geçerken hepsine selam verip, hal hatır sorar. Elindeki farklı bıçak koca ustaların dikkatini çeker. Bıçağa bütün ustalar merakla bakar, fakat hiç biride açamaz. Sonunda Yağcı Mustafa eline alır, sustalı olan bu bıçağı hemen açar. Bu durumu gören genç şaşırır. Mustafa Usta da bıçağın bir gün kendisinde kalmasını gençten ister. Gençte memnuniyetle kabul eder. Ertesi gün bıçağını almak üzere dükkâna gelen bu genç delikanlıya (Bıçağın örsün üstünde) der. Oysa örsün üzerinde iki bıçak vardır. Kendi bıçağı diye, Mustafa Usta’nın yaptığı bıçağı alır ve çok şaşırır. Bu hünerli eli öperek onu yürekten kutlar. İşte Yağcı Mustafa böyle bir usta idi.
Onun son kalfası olan Hayati Yaman (1946) da: “Mesleğe ilk olarak Mustafa Ustanın yanında başlamıştım. O zamanda ortağı Nazmi Bal’dı. Çok asabi mizaçlı olduğu için ondan çok çekinirdim. Giyimine kuşamına çok özen gösteren temiz giyimli bir insandı. Bağcıklı ayakkabı sevmez, mokasen ayakkabılarını hep Kadir Gönce ’ye yaptırırdı. Ayakkabılar olduğunda almaya ben giderdim.
Onları mutlaka bana tarttırır ne kadar geldi ise kendisine söylerdim. Şayet ağırlığı farklı ise onları kullanmaz geriye iade ederdi. Daha sonra İlyas Geyik, Süleyman Süer’in yanında çalıştım. Askerden geldikten sonra, Mustafa Ustamın dükkânını takımlarıyla devir aldım. Ondan hatıra olan alet ve edevatlar hâlâ Sanayi deki dükkânımda mevcuttur,” diyordu.
İlyas Geyik’in Çayır Mahallesi Tahıl Arkası Sokaktaki (Mescit Yolu) dükkânı önünde:
Soldan itibaren: Mahmut Öğün, Nazmi Bal ve İlyas Geyik imal ettikleri pulluklarıyla birlikte görülüyor.(Hasan Geyik albümünden)
28 Kasım 1965 yılında kurulan Demirciler ve Madeni İşler Sanatkârları odasının 28 Aralık 1965 tarihinde yapılan ilk genel kurulunda görev alan yönetim kurulunda demirci esnafından İlyas Geyik ile Nazmi Bal ve tornacı Fazlı Tunaoğlu hayattalar.
Bunlardan İlyas Geyik (1927) Necip Ustanın yanında yetişmiş, askerden sonra Yağcı Mustafa’ya komşu olup iş yerini 1950 yılında Tahıl Arkası Sokakta açmış. Burada Nazmi Bal, Hüseyin Çiğdem, Fazlı ve Kemal Tunaoğlu, Cemal Metin, Turan Pazarcık, Mahmut Öğün ve Hayati Yaman çalışmıştır. 1965 yılında Sanayi deki iş yerine taşınarak bu mesleğini 1972 yılına kadar devam ettirmiştir. 1972 Yılından sonra demir ticaretine başlamıştır. Oğlu Hasan Geyik Çayır Mahallesi Hacı İsa Sokaktaki dükkânında inşaat malzemeleri satmaktadır.
Nazmi Bal’ın (1932) anlattıkları ise şöyle; “Demircilik mesleğine 1947 yılında Hacı Hasan Sokaktaki Kel Ahmet’in (Pazarcık) yanında başladım. Fakat orada huzurum kaçınca başka bir yere girmek istedim. O zamanlar ustanın izni olmadan da başka bir ustanın yanında çalışılmazdı. Bende mazeretimi ustama ileterek onun müsaadesiyle Necip Çevik ustanın yanına girdim. Yeni ustamın elini öperek işe başladım. Kalfam Cici Mehmet’in Osman’dı. 15 lira haftalık alıyordu. Orada her türlü pulluklar, değirmen olukları ve çarkları yapıyorduk. Necip Usta çok bilgili bir insandı. Altı dil bilirdi. Yanına Yenişehir’in ekâbirleri gelir, onunla bilgi alış verişi yaparlardı. 1948 yılında bu ustamın 51 nci ve son kalfası oldum. Askerden geldikten sonra da Yağcı Mustafa Saraçoğlu ve İlyas Geyik ile birlikte çalıştım. 1963 yılında Taşıyıcılar Kooperatifinin olduğu yerdeki 51 No.lu baraka dükkânda ilk olarak kendi adıma çalışmaya başladım.1965 yılında bu dükkânı inşa ederek buraya taşındım (Sanayi Çarşısı Sanayi Caddesi No:9) Her türlü pullukları ve de özelikle döner pullukları bu dükkânda yapmaya başladım. İlk traktör ikili pulluğu Nuri Aydın’a yapmıştım. Burada kalfam Salih Emir’di. İsmail Sabır, Mehmet ve Mahmut Yavuz yanımda yetişti. 2011 yılı sonunda emekli olup, işi oğlum Hakan Bal’a devrettim,” diyordu.
İlk ve Ortaokul yıllarımızda çok büyük coşkuyla kutladığımız ulusal bayramlardan sadece 29 Ekim de Cumhuriyet Bayramlarında resmigeçit gösterilerine katılan esnaf ve sanatkârlar içinde en görkemli gösteriyi, demirciler yapardı. İlk önceleri hayvan koşumlu arabalar kullanılmıştı. Daha sonraki yıllarda römork ve nihayet kamyonlar üzerinde mesleklerini sunarlardı. Örs ve körük araç kasasına yerleştirilir, usta çekiç ile kalfa da tokmak ile örs üzerindeki demir parçasına ritmik darbelerle vuruşlarını yaparlarken, çırakta bir yandan körüğü kullanırdı. Bu gösterileri çok beğenilir ve uzunca alkışlanırdı. Böylesi bayram kutlamaları artık resimlerde kaldı.
Bu makalenin oluşmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarken, ebediyete intikal edenleri rahmetle anıyor, hayatta olanlara da esenlikler diliyorum.
Yorumlar kapalı.